BÜYÜK İSKENDER VE ANADOLU
Büyük İskender Öncesi Küçük Asya, Helen
Dünyası ve Makedonya’nın Durumu
Küçük Asya
Bu
Dönemde Küçük Asya’ya egemen olan Persler, MÖ 9. yüzyıldan itibaren tarih
sahnesinde görülmeye başladılar. Başlarında Akhaimenid sülalesinden krallar
bulunuyordu ve İran yüksek yaylasının güneybatısında Parsa (= Persis) adını
taşıyan bugünkü Fars eyaletinde oturuyorlardı. Büyük Kral lakaplı Kyros (MÖ
559-529), Med Devleti’ne son vererek, Pers’leri MÖ 6. yüzyılda Önasya’nın en
güçlü devleti haline getirmiştir. Bu nedenle Kyros Pers Devleti’nin kurucusu
sayılmaktadır. Akdeniz ve Ege Ticaretini ele geçirmek çabasında olan Persler MÖ
547 yılında Lidya Kralı Kroisos’u yenerek Sardes (= Sart) ele geçirdiler.
Böylece Anadolu 200 yıl kadar sürecek olan Pers egemenliğine girmiştir.
Kyros
, yerinden ve kolayca yönetilsin diye Anadolu’yu satraplıklara ayırmıştır.
Kyros Orta Asya’daki İskit seferi sırasında ölünce yerine oğlu Kambyses (MÖ
530-522) geçmiş ve Mısırı ele geçirmiştir. Ondan sonra gelen I. Dareios (Büyük Dareios, MÖ 522-486) Satraplıkları
yenilemiş ve yeni bir vergi sistemi (nomos) oluşturmuştur. I. Dareios Thrakia
ve Karadeniz‘in batı kıyılarını ele geçirerek, Karadeniz’den Ege’ye olan
ticareti engellemiştir.
MÖ 492 yılında, Mardonios komutasındaki Pers
ordusu Thrakia’ya bir sefer yaparak bölgedeki Pers egemenliğini güçlendirdi. MÖ
490 yılında, Datis ve Artaphernes komutasındaki Persler Hellas’a ayak bastı.
Persler, Hellen’lerden toprak ve su istedi (Toprak ve su istemek, benim
egemenliğim altına gireceksin, demektir. Toprak ve su verenler Pers
egemenliğini kabul etmiş oluyorlardı), Helenlerin çoğu teslim oldu. Direnen Eretrialılar’ın
kentleri yakılıp yıkıldı, halkı köle yapıldı. Fakat Miltiades komutasındaki
Atinalılar, Marathon Körfezin de Persleri büyük bir yenilgiye uğrattılar.
MÖ
468 yılında Kimon önderliğindeki Attika-Delos Deniz Birliğinin donanması,
Eurymedon (= Köprüçay) ırmağı ağzında Pers donanmasını bozguna uğratır. Bu
yenilgiden sonra Kserkses MÖ 465’de öldürülür. Birtakım taht kavgalarından
sonra I. Artakserkses tahta çıktı.
MÖ
401-399 arasında II. Artakserkses’in kardeşi Kyros ayaklanır. Fakat öldürülür.
Yanında getirdiği ücretli onbin Hellen askerinin dönüşü, Ksenophon’nun Anabasis adlı eserinin konusunun
oluşturacaktır. Persler, Kralları II. Artakserkses (MÖ 405-359) zamanında MÖ
386 yılında Hellen Kentleriyle Antalkidas Barışını (= Kral Barışı)
imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre Anadolu kentleri Klazomenai (= Urla) adları ve
Kıbrıs (= Kypros) Persler’in egemenliği altında kalacaktı. Buna karşılık büyük
küçük bütün diğer Hellen kentleri özerk olacaktı Daha önce de Atina’ya ait olan Lemnos (=
Limni Adası), Imbros (= Imroz Adası [= Gökçeada] ) ve Skyros eskisi gibi Atina’ya bağlı kalacaktı. Barışı
kabul eden kentler, kabul etmeyen kentlere karşı Pers’lerin yanında
savaşacaktı.
Bu
barış ile II. Artakserkses Hellenleri siyasal yönden baskı altına almış, Hellen
kentlerine özerklik tanımakla onları bölmüştür ve böylece onların siyasal
birlik oluşturmalarını engellemiştir. Ayrıca Anadolu’daki tüm kentleri
egemenliği altına almıştır. Bu
başarılarına karşın Perslerin ülkesinde merkezi otoritenin zayıflaması
nedeniyle durumları pek iyi değildi. Hindistan’dan Ege Denizi’ne, Kafkaslar’dan
Mısır’a kadar uzanan geniş Pers topraklarında isyanlar eksik olmuyordu. Bu
isyanlarda satraplar Kral’a karşı birbirini destekliyordu. Bu sıra da Mısır ve
Kıbrıs İmparatorluk’tan ayrılmıştı. Büyük Kral’a karşı Anadolu dışında çıkan
isyanları destekleyen Küçük Asya satrapları aslında kendileri de bağımsızlık hazırlıklarını
yapmaktaydı. MÖ 371 yılında Kappadokia satrabı Datames’in isyan hareketine, Phrygia
satrabı Ariobarzanes’in de katılmasıyla isyan daha da yaygınlaştı. Karia,
Mysia, Lydia, satrapları ve Likyalıların, Pisidiyalıların Pamfiliyalıların,
Kilikiyalıların Suriyelilerin, Fenikelilerin de katılmasıyla isyan genel bir
hal almıştır. Ayaklanmaya Mısır ve Sparta da destek vermiştir. Fakat Thebai’nin
Spartalıları’ı yenmesi ve Mısır’da bir isyanın patlak vermesi sonucu,
satraplara dışardan gelen yardım kesilmiştir. Ayaklanan satraplar’ın başkomutan
seçtikleri Orontes’in II. Artakserkses’in
yanına geçmesiyle (MÖ 361) isyan bastırılmıştır.
Büyük İskender'in Anadolu'da izlediği yollar |
III. Artakserkses
(MÖ 359-388) zamanında da çıkan satrap
ayaklanmaları kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Ionia satrabı Artabazos,
ayaklanmasına destek bulamayınca, önce Thebai’ye sonrada Thebai’nin III.
Artakserkses’le anlaşmaya çalışması nedeniyle, Makedonya Kralı II. Philippos’a
sığınmıştır. III. Artakserkses, MÖ 345’da İmparatorluk sınırları içindeki
satraplıklarda egemenliği yeniden sağladı. Atina ile antlaşma yaptıktan sonra MÖ
340 yılında Perinthos’u (= Marmara Ereğlisi) kuşatan II. Philippos’un kenti
almasına engel oldu. Böylece II. Philippos’un Anadolu’ya olası bir saldırısını
engellemiş oluyordu.
Hellen Dünyası
Kuzeyini Balkanların
sınırladığı Hellas (Hellas adı ilk olara Ilias’da geçmektedir), üç yanı denizlerle çevrili bir yarım adadır.
Batısında Ion Denizi,
doğusunda Ege Denizi,
güneyinde ise Akdeniz
vardır. Dağların doğal
olarak böldüğü
bölgelere ayrılmıştır. Bu bölgeler kuzeyden
güneye, batı kıyılarına yakın
olarak Epiros, Akarnania; iç kesimde, Thessalia (= Tesalya [= Hellas] );
güneyde, Korinthos Körfezi’nin kuzeyinde, Aittolia, Phokis ve Boiotia; körfezin doğusunda,
Attika; ülkenin güneyinde
ise Peloponnesos Yarımadası
yeralır.
Hellenler insanları kendilerini ‘Hellenler’ (= Hellenoi )
olarak anıyorlardı, ülkelerine de
Hellas diyorlardı; Romalılar bu ülkeyi ‘Graecia’, halkına
ise “Graeci” (Hellenler) olarak
adlandırmışlardı. Hellenler Hellence konuşmayan, kendileri dışındaki
halklara, dili yabancı olan anlaşılmayan anlamına gelen Barbaros (= barbaroi)
diyorlardı.
Hellas, dağlık bir
ülke olduğundan, yaşam
ve yerleşim koşulları
insanları daha çok ovalık ve
kıyı kesimlere yerleşmeye
zorlamıştır. Bunun sonucu olarak
denizcilik, Hellenler’in en
önemli faaliyet alanını
oluşturmuştur. Belki de Ilias ve
diğer destanlar bunun için yazmışlardır.
Bu destanlarda hep Anadolu hep doğu işlenmiştir. Ama Troia savaşında bile
tanrıların yardımıyla galip gelmişler ve çoğu evlerine dönememiş çeşitli
tuzaklara kurban gitmişler. Zeus, Sidon kralının kızını doğudan kaçırarak
getiriyor, İo, Helen Tanrısı’nı kucaklayabilmek için doğudan batıya kaçıyor,
Argo gemisi tayfası, altın postu Kolkhis ormanlarından çıkarıp anayurda
getirmek için yola çıkıyor. Ama bu
destanlar ve kahramanlar çağı, Perslerle karşılaşınca son bulmuştur. Şimdiye
kadar Hellenler Persler kadar kuvvetli
bir düşmanla karşılaşmamışlardı. Hellenler çeşitli törenlerde, şenliklerde,
bayramlarda bir araya gelseler de siyasi bakımdan çeşitli şehirler ve devletler
olarak yan yana yaşıyorlardı.
Yalnız Isparta’da hakim olan Dor’lar, Eurotas vadisinin
eski halkına boyun eğdirmiş ve komşu Argos ile Arkadia bölgelerini ele
geçirmişler. Messenia’lı Dor’ları Helot (Eski Isparta’da köle durumuna
getirilmiş bir halk tabakası tarımla uğraşır ve savaş sırasında hafif silahlı
erler olarak bulunurlardı. Ayaklanmalarından korkulduğu için Kryrteia adlı özel
bir polisin kontrolü altında tutulurlardı) yapmışlar. Peloponnesos şehirlerini
Peloponnesos Birliği altında toplamışlardır.
MÖ
499 da Pers Satrabının oturduğu Sardes Atinalıların yardımıyla Ionia’lıların
yaktıklarını haber alan Dareios çok öfkelenir. Bu Ionia ayaklanmasının nedeni
ticari çıkarların yanında Hellen’lerin “milliyetçilik” duygularının bir
tepkisidir.
Marathon
zaferinden sonra politik nedenlerle iktidardan indirilen Millitiades’in yerine
geçen Themistokles’in (MÖ 515-450) çabasıyla, Atinalılar Perslere karşı savaş
hazırlığı yaptılar, Sparta da Atinaya destek verdi. Atinalılar önceleri başarı kazandılarsa da direnemediler
ve geri çekildiler. Thermopylai geçidini tutan Spartalı komutan Leonidas yenilgiye
uğrayınca, Persler Orta Hellas’ı ele geçirdiler ve Atina’yı yakıp yıktılar (MÖ
480).
Thermopylai yenilgisinden sonra Atinalılar Salamis
adasına çekildiler. Burada yapılan savaşı Atinalılar kesin olarak kazandılar (MÖ
480). Daha sonra yapılan Plataia ve Mykale savaşları sonucunda Batı Anadolu
Perslerden temizlendi (MÖ 479).
MÖ 490-479 yılları arasındaki savaşlarda Persler geriye
püskürtülmüşlerse de, Pers tehlikesi devam etmekteydi. Bu nedenle MÖ 477 yılında, Pers tehlikesini ortadan
kaldırmak için merkezi Delos adası olarak Atina tarafından, Attika-Dellos Deniz
Birliği kurulmuştur. Sayısı 300 bulan müttefik kentler ekonomik güçlerine göre
katkıda bulunuyorlardı. Bu birlik giderek Atina İmparatorluğu’na dönüşmüştür. MÖ
5. yüzyılın ortalarında, Atina birlik içinde kendi para ve ağırlık sisteminin
kullanılması için müttefiklerin gümüş sikke basmasını yasaklamıştır. Atina’nın
hegemonya sevdası MÖ 431 yılında birliğin dağılmasına neden olmuştur. Perslere
karşı birlikte savaşan Atina ve Sparta, bundan sonra karşı kutuplarda yer
alacak ve birbirleri ile savaşacaklardır.
MÖ 468’de Miltiades’in oğlu Kimon önderliğindeki
Attika-Dellos Deniz Birliği, Pers donanmasını Eurymedon (= Köprüçay) ırmağının
ağzında bozguna uğrattı. Böylece Anadolu’nun güney kıyıları Perslerden
temizlendi. MÖ 459’da Atina donması Mısır’da patlak veren Pers karşıtı
ayaklanamaya destek vermek için yardıma gitti. Çünkü Mısır buğday açısından
zengin olan bir ülke olarak daima Atinanın ilgisini çekiyordu. Fakat Hellenler
Memphis yakınlarında yenilgiye uğradılar (MÖ 454). MÖ 450 de Hellenler Doğu
Akdeniz’e iki ordu gönderdiler. Kimon’un hastalanarak ölmesi Helenlerin
planlarını bozdu. Zor durumda kalan Perikles (MÖ 490-429) barış yapmak zorunda
kaldı. MÖ 449 yılında Kallias barışı yapıldı. Böylece Anadolu’daki kentler
bağımsızlıklarını kazandılar ve Ege Denizi Pers donanmasına kapandı.
Aralarında siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel alanda
büyük karşıtlıklar bulunan Atina ve Sparta MÖ 431-404 yılları arasında, Ünlü
Tarihçi Thukydides’in Peloonnesos’lularla Atina’lıların Savaşı adlı eserine de
konu olan Peloponnesos Savaşında karşı
karşıya gelmişlerdir. Savaş Sparta ve müttefiklerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
MÖ 386’da yapılan Antialkidas barışı ile Sparta,
Hellas’da güçlenmiş ve Persler adına Hellas’da bu barışın koruyuculuğunu
üstlenmiştir. Bu nedenle Atina ve Thebai’nin kurduğu birliğe diğer kentler de
katılarak Sparta’ya karşı bir cephe oluşturulmuş ve II. Attika-Dellos Deniz
Birliği kurulmuştur. Bazı Batı Anadolu kentlerinin de katılmasına karşın Persler’in
baskısıyla birlik dağılmıştır.
Bu sırada Epameinondas’ın önderliğindeki Thebai’liler
Spartayı Leuktra’da (MÖ 371) yenince,
Hellas’ta bir devlet kurmak isteyen Epameinondas
Persler’in desteğini sağlamak için II. Artakserkses’e bir elçi (MÖ 367)
gönderir, ama başarı sağlayamaz. MÖ 362 yılında Epameinondas Mantinae’de zafer
kazanmasına rağmen savaş da ölmesi Thebai’nin yükselme arzusunu da yok
etmiştir.
Makedonya
Makedonya
(Makedonya) yaklaşık olarak MÖ 7. yüzyılda Thesallia’nın kuzey ve kuzeydoğusunda Aksios Strymon (= Struma),
Aksios (= Vardar) ve Haliakmon ırmakları arasındaki alanda kurulmuştur. Herodotos’a
göre ise; Makedonya, Balkanlar ile
Hellas yarımadası arasında yer alır. MÖ 12. yüzyıl içinde kuzey kökenli istila dalgası Dorları da yerinden oynatmış ve
Dorlar arasında Makedon olarak bilinen topluluk güneybatı Makedonya’dan
(Makednon bölgesinden) gelmişti.
İlk Makedonya kralı, MÖ 7. yüzyılın
ilk yarısında yaşamış olan I.
Perdikkas’tır. Bu kraldan MÖ 6. yüzyılın sonlarında yaşamış olan I. Amyntas
kadar olan krallarla ilgili bilgi yetersizdi. I. Amyntas zamanında Dareios’un
İskit seferi sonunda, Makedonya Pers’lere bağlı vasal bir krallık olmuştur. I.
İskender (MÖ 513) zamanında Pers egemenliğinden kurtulmuştu. II. Philippos’a
değin Makedonya, Yukarı Makedonya’daki yarı-bağımsız kabilelerle,
Illyrialılarla, Trakya’daki Odryslerle,
Khalkidike’deki Hellen kentleriyle,
Perslerle, Atinalılarla ve
Sparta ile mücadele
etmek zorunda kaldı.
Makedonya’lılar Eski Hellence’nin
bir lehçesini konuşuyorlar
ve kendilerini “Hellen” olarak
kabul ediyorlardı. Fakat
Hellenler tarafından barbar
( yabancı ) olarak kabul
ediliyor ve Hellen toplumunun dışında
tutuluyorlardı. Daha sonra
benimsenerek bu toplumun
düzenlediği Olympia Oyunları’na
katılma hakkını elde etmişler. Bu
tarihten sonra Hellence, Makedonya’da yayılmaya
başlamıştır.
II. Philippos (MÖ 359 – 336) Makedonya
kralı olunca ilk
önce Makedonya’yı siyasi,
askeri ve ekonomik
açıdan güçlü bir
duruma getirmeye çalıştı.
Profesyonel bir ordu kurdu ve
kuşatmalar için çeşitli
savaş araçları geliştirdi.
Kanatlara önem veren
bir savaş planı
stratejisi oluşturdu. Çeşitli
yerlerdeki altın ve
gümüş madenlerine el koydu. Kutsal
Savaşta MÖ 346’da
Phokislileri yenilgiye uğratarak,
topraklarına bir garnizon
yerleştirdi ve haraca
bağladı.
MÖ 339
yılında Lokrisliler, Delphoi’a saldırınca, Delphoi Amphiktionun
yardım istemesiyle II. Philippos da Orta Hellas’a
girdi, Elatia ve
Amphissa’yı ele geçirdi. Atinalı Demosthenes, II. Philippos’a karşı Thebai destekledi. MÖ
388 yılında Khaironeia Ovası’nda yapılan savaşı II. Philippos kazanarak gücünü kabul ettirdi. Atina II. Philippos
ile uzlaşmak zorunda kaldı.
II. Philippos’un
ünü giderek Hellenler arasında
artmaktaydı. Hellen birliğini
sağlayacak tek kişi
olarak görülüyordu. O da
bunu anlamıştı. Onu
için Hellen kentlerini bir
kongreye katılmaya çağırdı. MÖ
337’de yapılan kongrede
Hellenler bir ‘Hellen
Birliği’ oluştumaya karar verdiler. Askeri ve siyasi nitelikli
bu birlik tarihe
“Korinthos Birliği” olarak
geçmiştir. II. Philippos
birliğin önderi seçildi.
Sparta Korinthos Birliği’nin dışında kalmıştır.
II. Philippos ve Büyük İskender
Perslere karşı savaş
hazırlığı yapmaya başladılar.
Amaçları Batı Anadolu’daki Hellen
kentlerini Perslerin ellinden
kurtarmaktı. Fakat II. Philippos, kızı
Kleopatra’nın evlilik törenleri
sırasında, MÖ 336’da
bir suikast sonucu
öldürüldü.
Ksenophon’nun (JenofÇn) Kyros’un
Seferi (Kærou
nbasiû)
adlı eserinde anlattığı Onbinlerin Yurtlarına dönüşü ki, bu dönüş Hellen Paralı
askerlerinin Pers Büyük Kıralının güçlerine onun kendi topraklarında direnip
hemen hemen hiç zarar görmeden yine onun eğemenliğindeki ülkelerden geçerek
geri dönmeleridir. Bu durum yıkılmaz Asya İmparatorluğunun yıkılabileceğini
akıllara getirmiştir. Doğu’nun gizemli havası büyük ölçüde dağılmıştır. Artık MÖ
dördüncü yüzyıldaki Makedonya fetihlerinin yolu açılmıştır.
BÜYÜK İSKENDER’İN TAHTA ÇIKMASI
Büyük
İskender (= III. Alexandros) ya da
Makedonya’lı İskender olarak da
bilinir. MÖ 356’da
Makedonya’nın Pella kentinde
doğdu ve MÖ 13 Haziran
323’de Babil de öldü. MÖ
336 – 323 arasında Makedonya
kralı ve tarihteki
en büyük komutanlardan
biri oldu. Plutarkhos, Büyük İskender’in doğum
tarihini 6 Hekatombeon
( yaklaşık 20 Temmuz 356 ) olarak
vermektedir.
II. Philippos ile
Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı
Olympias’ın oğlu olan Büyük
İskender, 13–16 yaşlarında
Aristoteles’ten aldığı derslerin
etkisiyle felsefe, tıp ve
bilime ilgi duydu.
Aristotales
sayesin de Hellen kültürüne ilgi
duydu. Hellen şiiri
ve en çok
Homeros destanlarını sevdi.
Büyük İskender çok erken
yaşlarda büyük yeteneklere
sahip olduğunu gösterdi.
Babası II. Philippos’un Byzantion’a (= İstanbul) saldırdığı
MÖ 340’ta Makedonya’yı
yönetti. O zaman henüz
16 yaşında olan
Büyük İskender bu fırsattan
yararlanarak Thrak kabilelerine
karşı başarılı seferler
yaptı. Thrakia’da kendi
adını taşıyan bir
şehir kurdu. İki
yıl sonra sonra
II. Philippos’un Hellenlere karşı kazandığı Khaironeia savaşında
ordunun sol kanadında
çok başarılı oldu
ve ordunun sevgisini
kazandı.
Babası II. Philippos’un Byzantion
seferinden hemen sonra
bir başka kadınla
evlenmesi üzerine, babasına
küserek annesiyle birlikte
Epeiros’a gitti ve
oradan Illyria’ya geçti.
Kısa bir süre
sonra babasıyla barışarak
Makedonya’ya geri döndü.
II. Philippos’un MÖ 336 yılında Aigai’da
öldürülmesi üzerine, henüz
20 yaşındayken askerler
arasındaki ünü nedeniyle
ordu tarafından kral
ilan edildi. Büyük İskender içte
bir taht kavgasını
önlemek için hasımlarını
katletti. Babasının katillerini
de öldürdü. Hellas’daki iç
kaynaşmalar nedeniyle Büyük İskender hemen ordusuyla Hellas’a
girdi. Yeniden toplanan
Korinthos Kongresi II.
Philippos’a tanınan hakları aynen İskendere
de tanımıştır. Böylece
Hellas’ı ikinci kez Makedonya’nın hegemonyası
altına almakla Asya seferini
canlandırmış oluyordu.
İskender
Asya’ya geçmeden önce
arkasında düşman bırakmak
istemiyordu. Bu nedenle önce
Thrak kabilelerine karşı sefere
(MÖ 335) çıktı. Ordusunu
önceden hazırlamak ve
donatmak, keşfe önem
vermek, taktik alanında
ustaca manevralar yapmak,
araziden faydalanmak ve
tam zamanında saldırıya
geçmek suretiyle Sipka
Boğazı’nı aşarak Tuna
ülkelerine ilerledi. Triballer,
Getler ve Keltler
ile başarılı savaşlar
yaptı. Donanmasının yardımıyla
Tribal’lerin Makedonya’nın egemenliğini
tanımasını sağladı. Ondan
sonra ayaklanan Illiria’lılar üzerine
Pellion geçidini aşarak,
yürüdü ve kanlı
savaşlar yaptı. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler
üzerine Thebai ve
Atina’da ayaklanmalar başladı.
Bu ayaklanmaları ardında hem yeni
Pers kralı III. Dareios’un mali desteği, hem de
Demosthenes’in çabaları yatıyordu.
Askerlerini günde 30
km gibi o
çağa göre çok
yüksek bir hızla
ilerleterek Hellas’a giren Büyük
İskender, tapınaklar ve
şair Pindaros’un evi
dışında bütün Thebai’yi
yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin
kişinin öldürüldüğü, bu
sindirme hareketi sonucunda
bütün Hellen devletleri
Makedonya üstünlüğüne boyun
eğdi.
BÜYÜK
İSKENDER’İN ANADOLU’DA İZLEDİĞİ YOLLAR
Savaş Hazırlıkları
Büyük
İskender Hellas’da egemenliğini kabul ettirdikten, Thebai’in yakılıp yıkılması
ile Kadmeia’daki Makedonya garnizonu sayesinde gelecekteki herhangi bir isyan
hareketine karşı önlemini aldıktan sonra, MÖ 335 yılı sonbaharında Makedonya’ya
döndü.
Büyük İskender öteden beri Pers
İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlıyordu. Bu nedenle Makedeoya’ya döner
dönmez sefer hazırlıklarına başladı. Müttefiklerin kuvvetleri toplanıyordu. Müttefik
barbar kavimlerin hükümdarları savaşa şahsen katılmaya davet edildiler. Böylece
devlet geride güvenlikte olacak hem de bunların askerlerinin kendi
komutanlarının önderliğinde daha iyi savaşmaları sağlanmak isteniyordu. Paralı
askerler sağlanıyor, Asya’ya geçmek için gemiler hazırlanıyordu. Gidilecek yerlerin
coğrafik yapısına göre planlar yapılıyordu.
Hazırlıklarını tamamlayan Büyük İskender, Makedonya ve Hellas’ın güvenliğini
sağlamak amacıyla, sadık
arkadaşı ve yetenekli
generali Antipatros’u kral vekili
olarak Makedonya devletini yönetmekle görevlendirdi. 12.000
piyade ve 1.500
süvari bıraktı. İskender de yaklaşık 30.000 piyade, 5.000 süvari
ve 160 gemilik
bir donanmaya sahipti.
Büyük İskender iyi hazırlanmış bir savaş planı uygulamalıydı.
Çünkü Makedonya için asıl büyük
tehlike ordu Anadolu’ya
geçtikten sonra denizlere egemen
olan Pers’lerin Hellen’lerle
birleşmesiydi. Bu nedenle
Büyük İskender ilk önce
Pers’lerin deniz egemenliğini
kırması ve sonra
ortadan kaldırması gerektiğini
çok iyi biliyordu. Pers donanma
üslerini tek tek
karadan ele geçirmek,
Ancak ondan sonra
Pers ülkesinin iç
bölgelerini ele geçirebilirdi. Silah ve
güç dağılımı açısında
çok iyi düzenlenen
orduya mühendis, mimar,
bilim insanı, saray
görevlisi ve tarihçiler
de eşlik ediyordu.
Anadolu’ya
Geciş ve İlerleyiş
Büyük İskender, MÖ 334
yılı ilkbaharında, harekete
geçti. Hafif silahlılar ve okçular dahil otuz bin kadar yaya ve beş bin
atlı’dan oluşuyordu ordusu. Kerkinitis gölü (= Parsios, Terkino) boyunca Amphipolis’e
ve Strymon (Strymon, şimdiki Struma ve bizdeki adıyla Karasu. Aksios’dan [=
Vardar] sonra Makedonya’nın en büyük nehri ve doğudaki eski sınırı) ağzına
doğru yol aldı ve nehri geçti. Paggaios dağlarını (= Pirnari) geçerek Hellen
kıyı şehirleri Abdera ve Moroneia (Abdera Thrakia’nın bir sahil şehriydi.
Nestos’un [Mesta Karasu] ağzında kurulmuştu. Maroneiada yakınında idi) vardı.
Hebros (= Meriç) ve Melas (= Şere su) Nehirlerini
geçti ve Makedonya’da hareketinden 20 gün sonra Sestos’a (= Akbaşı Limanı)
vardı. Burada Protesilaos’un mezarında kurban kesdi. Büyük İskender komutanı
Parmenion’u ordunun Küçük Asya’ya geçişini gözetmek için burada bıraktı. Zaten
babası zamanında burada bir ileri karakol kurulmuştu. Yanına aldığı seçkin
birliklerle yarımadanın en ucundaki Elaios’a gitti ve Hellespontos’u (= Çanakkale
boğazı) kayıkla geçti. Arrianos’un
yazdığına göre, Büyük İskender gemiden, zırhı ve bütün silahlarıyla
herkesden önce Küçük Asya’ya ayak basmış. Büyük İskender, Sakamandros’un (= Menderes
Nehri) denize döküldüğü Sigeion (= Kumkale’nin güney-batısındaki
Yenişehir) kentinde karaya çıktı.
Büyük İskender,
Homeros’tan aldığı esinle
Ilion’u (= Troia [= Hisarlık] ) ziyaret
ederek Akhilleus’un mezarında
kurbanlar sunarak, kendi
yaptıklarını anlatacak bir
Homeros’u olmadığına yakınır.
Büyük İskender’e göre Troia
Savaşı Hellenlerle ile
Hellen olmayanlar (barbarlar)
arasındaki ilk savaştı.
Ona göre Troia’lılar
Asya topraklarındaki Hellenlerdi.
Büyük İskender babası gibi
Ege Denizi’nin iki
yakasındaki Hellenleri birleştirmek
istiyordu. Illion kentinin tapınağında Hellen kahramanından kaldığı söylenen bir Kalkan ve
zırh armağan edildi. Bunları yaptığı seferler boyunca bir tılsım olarak yanında
taşıdı.
Büyük
İskender, bütün ordu Hellespontos’u
geçince Arisbe’ye de (Abydos yakınında) ordugah kurdu. İkinci gün Perkote’ye (Abydos’la
Lampsakos arasında) geldi. Üçüncü gün
Lampsakos’un yakınından geçerek Pratikos’a (=Praktios [= Umurbey çayı] ) vardı
ve burada kamp kurdu. Daha sonra Kolonai kentinin önünden geçerek Hermotos’a
(Bu kentin adı başka kaynaklarda geçmiyor) vardı. Burada Amyntas komutasında
bir öncü birlik gönderdi. Priapos (Çanakkale ili, Biga ilçesine bağlı bucak
merkezi. Karabiga/Karabiga Kalesi. Ayrıca Ortaçağ’daki adları şunlardır: Pegai,
Pigas) kentinin önünde geçerken bu kent teslim oldu.
Granikos Savaşı ve Doğu
Akdeniz Ülkelerinin ele geçirilmesi
Büyük İskender’in karaya çıkması üzerine harekete geçen Pers
ordusunun komutanları Arsames, Pheomithres, Petenes, Niphates ve Lydia ile
Ionia satrabı Spithridates ve Phrygia ile Hellespontos (Büyük Phrygia’ya
karşılık yarımadanın iç kısmı bu adla veya Küçük Phrygia diye anılır) satrap
yardımcısı Arsites önderliğinde Zeleia (Balıkesir ili, Gönen ilçe merkezinin 12
km kadar kuzey-kuzeybatısında. Sarıköy) kentinin yanında ordugah kurmuştular.
Kendi aralarında tartışan Perslilere Memnon (Rodos’lu Memnon savaş bilgisi
yüzünden Büyük İskender’in en korkulu düşmanıydı. (Memnon’la kardeşi Mentor,
kız kardeşlerinin Aşağı Asya Satrabı Artabazoz’la evlenmesi ile Perslilerle
dost olmuşlar ve onların hizmetine girmişler), Makedonyalılarla savaşmayalım,
çünkü onların yay asker bakımından üstün olduğunu ve Büyük İskender’in ordunun
başında olduğunu buna karşılık Dareios’un kendi yanlarında olmadığını söylemiş.
Ama Memnon’un savaşı uzatmasında şüphelenen ve savaşı çabuk bitirmek niyetinde
olan Persliler Memnon’un sözlerine güvenmemişler. Pers birlikleri Granikos nehrinin
doğu yakasında mevzi almak üzere batıya doğru harekete geçmiştiler. Perslilerin
yirmi bin atlı ve bir o kadarda yaya askeri, atlılar önde yayalar arkada nehir
boyunca yayılmış durumda bekliyorlardı.
Bu sırada Büyük İskender, düzenli ordusuyla Granikos
nehrine doğru ilerledi. Gözcülerin Pers ordusunun nehrin öbür tarafında savaşa
hazır bir şekilde beklediğini haber verince Büyük İskender
ordusunu savaş düzenine koydu. Parmenio’nun (Savaş bilgisi ile
İskender’in Asya seferindeki en önemli generali ve onun üç büyük savaşında sol
kanat komutanı) bekleme önerisini Hellespontos’u kolayca geçtikten sonra
beklemek bize yakışmaz diye redetti.
Büyük İskender’in komutanlarından Parmenion 5.100
Tesalia’lı süvariye komuta ediyordu. Büyük İskender de 13.000 Makedonya’lının başındaydı. Bu savaşta Büyük İskender çarpık savaş düzeni’ni
uygulayarak sağ kanattaki süvarilerle çayı geçerek
Pers süvarisine saldırdı ve
bozguna uğrattı. Elde ettiği
ganimetlerin çoğunu annesine,
esir aldığı Hellenli
esirleri Makedonya’ya, 300 takım
Pers zırhını da
Atina’ya gönderdi. Bu
zafer Büyük İskender’e Batı Anadolu’nun
kapılarını açtı ve Pers Devletinin
Torosların berisindeki hakimiyetini yoketti.
Hellas’da izlediği politikanın
tersine, tiranların sürerek
demokrasilerin kurulmasına ön
ayak oldu.
Ama kentleri fiilen
kendisine bağlama yoluna gitti. Anadolu’ya Korinthos
birliğinin komutanı olarak
geçen Büyük İskender zaferden
sonra Makedonya kralı
gibi hareket etmeye
başladı. Makedonya’lı komutanları
satrap olarak işgal
edilen şehirlerin başına
geçirdi. Vergileri Pers
dönemindeki gibi toplatmaya
devam etti. Daskyleion’a (Manyas
gölünün güneydoğusunda. Balıkesir ili, Bandırma ilçesi, Aksakal bucağına bağlı
köy. Ergili/Hisartepe Höyüğü) gönderdiği Parmenio kenti teslim aldı.
Büyük İskender, stratejik açıdan önemli ve İç Anadolu’nun
kapısı niteliğindeki Sardes’e (Şimdi ki
Salihli civarında Sart köyü yakınlarındaki harabeler) doğru yoluna devam
ederken, şehir bütün hazineleriyle teslim olunca Sardes’ten yaklaşık 5 km.
uzakta Hermos (= Gediz) nehri kenarında kamp kurdu. Büyük İskender, Sardes’e
Pausanias’ı komutan olarak
bıraktı. Lydia ve Spıthrididates’in
satraplığına Nikias’ı diğer yerlere de Asandros’u tayin etti. Büyük İskender,
dört gün sonra Ephesos’a vardı ve buradaki yağmayı ve öldürmeleri önledi.
Bu arada Magnesia ve Tralleis (= Aydın) şehirleri teslim
oldular. Büyük İskender, Alkimakhos’u
Aiolis şehirleriyle Ionia şehirlerine yolladı. Kendiside ertesi gün Miletos’a doğru
yöneldi. Dış şehri alarak ordugâh kurdu ve şehri almaya karar verdi. Bu sırada
Hellen donanması Lade adası önünde, Pers donanması Mykale burnu önünde demir
attı.
Büyük İskender,
Miletos’a saldırarak kenti aldı. Bu sırada Pers donanması, Hellen donanmasını
bir deniz savaşına çekmeye çalışıyordu. Fakat Büyük İskender, Miletos limanını
gemileriyle kapattı ve Mykale’de Perslerin karaya çıkmasını engellemek için
oraya asker gönderdi.
Büyük İskender, Perslilerin denizdeki üstünlüğünü görünce
ve eğer karadan şehirleri alırsa, Pers donanmasının Asya’da yanaşacağı hiçbir
liman kalmayacak ve Pers donanmasının dağılacağını düşünerek kendi donmasını
dağıtmaya karar verdi. Zaten parası da azdı.
Bu karardan sonra İskender Karia’ya yöneldi. Miletos’la
Halikarnassos arasındaki bütün kentleri ele geçirdi. Uzun Çarpışmalardan sonra
Halikarnassos’u (= Bodrum) yerle bir etti. Halikarnassos’un ele geçirilmesiyle
küçük Asya’nını batı kıyılarının fethi hemen hemen tamamlandı. Ptolemaios komutasında biraz asker
bıraktıktan sonra Phrygia’ya (Günümüzde yaklaşık olarak, Ankara, Afyonkarahisar
ve Eskişehir illerinin tümünü; Konya, Isparta ve Burdur illerinin kuzey,
Kütahya ilininse batı bölümünü kapsıyordu) yöneldi. Bütün Karia’nın
satraplığını Ada’ya verdi.
Büyük İskender, Phrygia’dan önce kıyı ülkelerini ele
geçirmek için Lykia ve Pamphylia’ya yöneldi. Önce Hyparna’yı ele geçirdi. Lykia
teslim oldu. Büyük İskender, Ksanthos’u (= Kocaçay) geçerek Pinara’yı (Muğla
ili, Fethiye ilçesine bağlı Gülmez köyünün 5 km. batısında. Minare), Ksanthos
Kentini (Muğla ili, Fethiye ilçe merkezinin 46 km. doğusunda. Kınık), Patara’yı
(Antalya ili, Eğridir ilçesine bağlı köy. Gelemiş) ve otuz kadar yerin teslim
olmasıyla ele geçirdi. Sonra şiddetli kış sırasında (MÖ 334-333) Milyas’a (=
Melli/Başköy) saldırdı. Phaselis (= Tekirova Köyü) teslim oldu.
Phaselis’ten sonra Büyük İskender, ordusunun bir kısmını
dağlarda Perge’ye gönderdi. Kendisi deniz boyunca kıyıdan
ilerledi. Aspendos (Antalya il merkezinin 30 km. doğusunda. Büyük Belkıs) kenti
telim oldu. Büyük İskender, oradan Side’ye (Antalya il merkezinin 66 km.
doğusunda. Selimiye) yöneldi. Burada bir miktar asker bıraktıktan sonra
Syllion’a yöneldi (Pamphylia’da Aspendos’un kuzeybatısında bir dağ kenti).
Aspendos’luların teslim olma şartlarını yerine getirmediğini duyunca tekrar
oraya yöneldi. Korkan Aspendos’lular daha ağır şartlarda teslim oldular. Büyük
İskender, Oradan Perge’ye döndü. Oradan da Phrygia’ya doğru yola çıktı. Yolu
Termessos’tan (Antalya il merkezinin 34 km. kuzeybatısında, Çığlık köyü
yakınlarında. Güllük/Güldere Milli Parkı) geçiyordu. Büyük İskender,
Termessos’luların tuttuğu geçiti aşarak kentin önünde ordugâh kurdu. Burada
Selge’liler (Pisidia kenti. Önemli kalıntıları, Eurymedon/Köprü Suyu’nun batı
kıyısında, Antalya-Manavgat ilçesi Beşkonak bucağına bağlı olan ve bu kasabanın
kuzey-kuzeybatısına düşen Zerk/Altınkaya köyü bitişiğindedir; yörede Zerk
Kalesi diye bilinir. Zerk adının Selge’den gelmiştir) gelip İskender’le
anlaştılar. Büyük İskender, Termessos’un kısa sürede alınamayacağını anlayınca
Sagalassos’a (Pisidia kenti. Selge’nin kuzeybatısındadır. Burdur iline bağlı
ilçe merkezi Ağlasun) karşı yola çıktı
ve kenti aldı. Büyük İskender, sonra Pisidia’lıların geri kalanlarının bir
kısmını zorla bir kısmını da anlaşmayla ele geçirdi.
Büyük İskender, daha sonra Askania[1] gölü
yanından Phrygia’ya doğru yürüdü. Beşinci gün Kelainai[2] önüne
vardı. Yapılan anlaşmadan sonra Antigonus’u Phrygia’ya vali yaptı ve Gordion’a
doğru ilerledi.
MÖ 334–333 kışında Batı Anadolu’nun fethini tamamladıktan
sonra, kışı Phrygia’nın başkenti Gordion’da geçirdi. Efsaneye göre
Gordion’un arabasını ve kayışlarını
çözen Asya’nın hakimi
olacaktı. Bu konuda Arrianos şöyle diyor: “Bu kayış kızılcık ağacının iç kabuğundan yapılmıştı, ne başı ne de
sonu gözüküyordu. Büyük İskender kayışı
çözmek imkanını görmeyince halk kalabalığın aleyhinde bir fikre
sapmaması için çözmeden
bırakmayı istemediğinden bazılarının dediğine göre,
kayışı kılıçlamış, böylece
artık onun çözülmüş
olduğunu ilan etmiş”. Fakat Plutarkhos biraz farklı
anlatıyor: Düğümü ortasından kesti. Bunun üzerine, birçok ip uçları ortaya
çıktı; o da, bunları çekip ayırarak bütün düğümü kolayca çözmüş.
Anadolu İçlerine İlerleyiş ve Issos
Savaş
Büyük
İskender, Galatia’da Ankyra’ya (= Ankara) yöneldi. Burada teslim olan
Paphlagonia satraplığına Phrygia satrapı Kalasın’ı getirdi. Kappadokia’ya yürüdü.
Halyas’ın (= Kızılırmak) bu tarafını tamamıyla
öbür tarafında bir çok yerlerini ele geçirdi. Kappadokia satraplığına
Sabiktas’ı atadı. Bundan sonra Kilikia (= Gülek boğazı) geçitlerini aşarak
Kilikia’ya indi ve Tarsos’u[3] ele geçirdi.
Büyük İskender buradan Parmenio’yu, Kilikia ile
Assyria’nın[4]
sınırını oluşturan diğer geçitlere[5]
gönderdi. Kendisi Tarsos’dan Ankhialos[6]
kentine oradan da Soloi’ye[7]
kentine yürüdü. Soloi de halk egemenliğine dayalı bir yönetim kurduktan sonra Tarsos’a
çekildi. Philatos komutasında atlıları Pyramos (= Ceyhan) nehri yanındaki Aeion
(= Adana) ovasına gönderdi. Kendisi de yayalar ve hassa atlıları ile Magarsos’a[8] gitti.
Buradan Mollos’a[9]
geldi ve Perslere verdikleri haracı kaldırdı. Çünkü Mallos’lular Argeri
göçmenlerinin torunları idi, kendiside soyunun Argei Heraklid’lerine[10]
bağlıyordu.
Büyük İskender Mallos’ta iken III. Dareios’un bütün
ordusuyla Sokhoi’de[11]
ordugâh kurduğunu duydu. Harekete geçen İskender Myriandros[12] kenti
önünde konakladı. Bunun üzerine İskender’in korktuğunu düşünen Dareios, Amanos[13]
geçitlerini aştı. Pers Hükümdarı
III. Dareios da
Pinaros[14] Çayı kıyısında savaş
düzeni almış bulunuyordu.
Bu karşılaşmayı izleyen
İssos[15] Savaşı
(MÖ 333 sonbaharı)
sonunda Dareios kesin
bir yenilgiye uğradı
ve ailesini savaş
alanında bırakarak kaçtı.
İssos zaferinden sonra
İskender Suriye doğru
ilerledi. Büyük İskenderin amacı
kalan kıyıları fethederek Pers
donanmasını üssüz bırakmak ve
etkisizleştirmek. Pers
Kralı III. Dareios’un
barış önerisine karşı,
kendisini Asya’nın efendisi
olarak tanımasını ve
koşulsuz teslim olmasını
istedi. Önceleri Pers
kentleri rahatça ele geçmesine karşın,
Tyros (= Sur) önünde
sert bir direnişle
karşılaştı. Bu kent 7 ay
boyunca direndi. Kuşatma
sürerken Dareios, İssos
savaşı sırasında esir
düşen ailesi için
10 bin talent
ödemeyi ve Fırat
Irmağının batısında kalan
toprakları bırakmayı önerdi. Büyük İskender bu öneriyi kabul etmedi. MÖ Temmuz 332’de Tyros şiddetli
saldırılara dayanamayarak düştü.
Büyük İskender’in en büyük
askeri başarısı sayılan
bu harekata geniş
çaplı bir yağmaya dönüştü. Kentin
bütün erkeleri öldürüldü,
kadın ve çocuklarda
köle olarak satıldı.
Suriye’yi Parmanion’a bırakarak güneye ilerleyen Büyük
İskender Gaza’da (= Gazze) iki
ay süren direnişe
son verdikten sonra
MÖ Kasım 332’de
Mısıra girdi. .Böylece
Persler’in son deniz
üssü de Makedonya’lıların eline
geçti. Büyük İskender kışı
Mısır’da yönetimi
düzenlemekle geçirdi.
Mısır’ın
fethiyle Doğu Akdeniz’de
kesin denetimi sağlayan İskender, sonra
Fırat ve Armenia dağlarını[16] sola
alarak Mezopotamya’nın içlerine ilerledi. İskender yakaladığı esirlerden,
Dareios’un daha büyük bir ordu ile Dicle nehri kenarında olduğunu öğrenince
hızla Dicle’ye yöneldi. Dareios’u göremiyince Dicle’yi geçti. Burada mola
verdiği sırada büyük bir ay tutulması oldu (20-21 Eylül). Buradan hareket eden İskender sağında Dicle,
solunda da Gordyaia Dağları (= Cudi Dağları) olmak üzere Aturia ülkesine geçti.
Ninive’yle Arbela
(= Erbil) arasındaki Gaugemela Ovasında Dareios’la
yeniden karşı karşıya
geldi ve onu bir
kez daha yenerek
kaçmaya zorladı. Güneye inerek
Babil’i aldı ve Mazaios
adında bir Persliyi
satrap olarak atadı.
Ardından Susa’ya girdi
ve Zagros dağlarını
aşarak İran içlerine
yöneldi. Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktı. Kserkses’in
Yunanistan’da yaptıklarına karşı bir
misilleme olan bu
hareketle aynı zamanda “öç
seferi”nin sona erdiğini gösterdi. MÖ 330 ilkbaharında Media’ya girerek başkent
Ekbatana’yı aldıktan sonra,Yunanlı
askerlerin geri dönmesine
izin verdi. İskender
kaçmakta olan Pers
kralını izledi ve
ölü olarak ele
geçirdi. Dareios, Baktriyan
satrapı Bessos tarafından
öldürülmüştü. Bu olay
İskender’in hayatı için
bir dönüm noktası
olmuş, o andan itibaren
genç kralın Pers
tahtının meşru mirascısı
olarak ortaya çıkmasına
yol açmıştır).
GENEL
DEĞERLENDİRME
İskender’in “Hellespont”u geçtiği 334
yılı, Hellen Uygarlığı ve bütün dünya için büyük önem taşıyan bir
dönemin başlangıcı olmuştur. Alman tarihçi Droysen’den beri “Hellenistik Çağı”
olarak bilinen ve Augustus ile son bulan bu tarihsel dönemde, Hellen Uygarlığı
Asya ve Afrika’ya değin yayılmıştır.
Büyük
İskender genç yaşta
ölmesine rağmen 12 yıl
8 ay süren hükümdarlık döneminde büyük çaplı seferler yapmıştır. İskender’in
kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine
dayanıyordu. bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan
oluşan merkezi bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin
temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği
nedeniyle bu sistemi iyi işletmemekle birlikte, sikke çıkarma hakkını tekeline
alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş altın ve gümüşü para biçimimde piyasaya
sürerek bütün Önasya’da ve Akdeniz ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği
söylenebilir.
Büyük İskender Makedonia’dan Pers ve Fenike topraklarına
kadar çok geniş bir alana yayılan darphanelerde sikkeler bastırmıştır. Bu
sikkelerin (tetradrahmi ve drahmi) ön yüzünde Herakles başı, arka yüzde ise
tahtta oturan Zeus vardır.
Büyük İskender’in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu
kentlerin sayısının 70’in üzerinde olduğunu söyler) Hellen yayılmasında yeni
bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve
ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Hellen etkisini Hindistan’a kadar
yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers Makedonyalı karışımıyla yeni bir
ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya
özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.
Kendisini ve askerlerini en güç işlere yönetmeyi başaran
güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir
düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi
ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisine
Harekles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirilmesine yol
açacak ölçüde güçlüydü.
Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan
İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş
biçimlerine yeni taktiklerle karşı
koymada son derece ustaydı.
Büyük İskender’in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya
tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel
araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin
gelişmesinde katkılarda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin
geliştirdiği bilgi birikimini ortak bir potada kaynaşmasına zemin
hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan
Cebelitark’tan Pencap’a uzanan, ticaret ve toplumsal ilişkilere açık bir
imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ulaştığı söylene
bilinir.
[1]
Bazıları buraya burdur gölü demektedir. Fakat
Hayrullah Örs’ün çevirdiği
Arrianos Anabasisi adlı eserin sonundaki açıklamalarda; bu gölün burdur gölü
olmadığını, Çünkü burdur gölünün Anabasisi’de geçtiği gibi tuzlu olmadığını bu
nedenle bu gölün Çardak veya Acı göl olduğunu söylüyor.
[2]
Afyonkarahisar iline bağlı Dinar ilçesinin merkezi.
[3]
Tarsus Çayı (Kidnos) kenarında, Kilikiya’nın merkezi. Şimdi Tarsus.
[4] Bu
ad, Hellen’lerce ülke adı olarak Assyria, Syria biçimlerinde kullanılmıştır ve
Şimdiki Suriye adının kökeni de bu Syria’dır. Asur ise, MÖ II. binyılın son
yüzyıllarında ve MÖ I. binyılın ilk yarısında Mezopotamya’ya hakim olan devlettir.
[5]
Beylan Geçidi. Burada kıyıya kadar inen yamaçlar dar bir geçit oluştururlar.
Kilikia’yı ele geçirerek gerisini ve Anadolu’ya olan bağlantısını korumak için
İskender doğuya doğru ilerliyor .
[6]
Kilikia sahiline yakın ve Kydnos’un ağzının yakınında kurulmuştu. Şimdiki
Tarsus ile Mersin arasında bir kıyı kentçiği .
[7]
Kilikia bölgesinin kıyı kenti. Tarsos’un batısında, İssos’un doğusundadır
(Xsen.anab. i 2, 24.). Mersin’in 11 km. güneybatısında, Mezitli Köyü ile deniz
arasında kalıntıları günümüze ulaşmıştır.
[8]
Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde kent.
[9]
Kilikia kenti. Kızıltahta köyü, Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde bir
kent.
[10]
Makedonya kral hanedanının kurucusu Karanos, Herakleid’lerden Argos kralı
Temenos soyundan gelme olarak kabul edilir (Arr. anab. 261). Herakleidai, yahut Heraklesoğulları, bu ad, yalnız
Herakles’in oğullarına ve torunlarına değil yiğdi ata olarak benimseyen birçok
soylara verilmektedir. Herakles, Hellen ve Latin mythos yazarlarını sonsuzca
esinleyen efsanelik bir kişi. Ne var ki Hellen boylarının ve özellikle
Dor’ların kahramanlık görüş ve anlayışlarını kişiliğinde toplayan Herakles bir
çeşit ulusal kahraman olmuştur.
[11]
Türkiye-Suriye sınırında bir kent.
[12]
İskenderun’un 5 km. güneybatısında liman kenti.
[13] Doğu
Kilikiya, batıdan ve kuzeyden Toros dağları, doğudan bunların devamı olan
Amanos’larla çevrilmişti. Kuzey Syria ile aralarında birçok geçit vardır.
Dareios Sokhoi’deki ordugâhından, Amanos esas silsilesinin etrafından (Şimdiki
Maraş geçidi veya Demirkapı geçidi) geçerek kuzeyden Issos’a yürümüş, böylece
İskender’in ordusunun arkasına düşmüştü. Buna karşı İskender de Syria kapıları
(Beylan geçidi) denen geçitten geçmiş, Myriadros’a kadar ilerlemiştir
[14]
Deliçay, Issos yakınında. Kilikia
[15]
Dörtyol’un (Kilikia) kuzeybatısında.
[16]
Toros’un bir kolu olan Karacadağ silsilesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder