7 Şubat 2012 Salı

BÜYÜK İSKENDER

BÜYÜK İSKENDER VE ANADOLU
Büyük İskender Öncesi Küçük Asya, Helen Dünyası ve Makedonya’nın Durumu
Küçük Asya
Bu Dönemde Küçük Asya’ya egemen olan Persler, MÖ 9. yüzyıldan itibaren tarih sahnesinde görülmeye başladılar. Başlarında Akhaimenid sülalesinden krallar bulunuyordu ve İran yüksek yaylasının güneybatısında Parsa (= Persis) adını taşıyan bugünkü Fars eyaletinde oturuyorlardı. Büyük Kral lakaplı Kyros (MÖ 559-529), Med Devleti’ne son vererek, Pers’leri MÖ 6. yüzyılda Önasya’nın en güçlü devleti haline getirmiştir. Bu nedenle Kyros Pers Devleti’nin kurucusu sayılmaktadır. Akdeniz ve Ege Ticaretini ele geçirmek çabasında olan Persler MÖ 547 yılında Lidya Kralı Kroisos’u yenerek Sardes (= Sart) ele geçirdiler. Böylece Anadolu 200 yıl kadar sürecek olan Pers egemenliğine girmiştir.
            Kyros , yerinden ve kolayca yönetilsin diye Anadolu’yu satraplıklara ayırmıştır. Kyros Orta Asya’daki İskit seferi sırasında ölünce yerine oğlu Kambyses (MÖ 530-522) geçmiş ve Mısırı ele geçirmiştir. Ondan sonra gelen I. Dareios  (Büyük Dareios, MÖ 522-486) Satraplıkları yenilemiş ve yeni bir vergi sistemi (nomos) oluşturmuştur. I. Dareios Thrakia ve Karadeniz‘in batı kıyılarını ele geçirerek, Karadeniz’den Ege’ye olan ticareti engellemiştir.
              MÖ 492 yılında, Mardonios komutasındaki Pers ordusu Thrakia’ya bir sefer yaparak bölgedeki Pers egemenliğini güçlendirdi. MÖ 490 yılında, Datis ve Artaphernes komutasındaki Persler Hellas’a ayak bastı. Persler, Hellen’lerden toprak ve su istedi (Toprak ve su istemek, benim egemenliğim altına gireceksin, demektir. Toprak ve su verenler Pers egemenliğini kabul etmiş oluyorlardı), Helenlerin çoğu teslim oldu. Direnen Eretrialılar’ın kentleri yakılıp yıkıldı, halkı köle yapıldı. Fakat Miltiades komutasındaki Atinalılar, Marathon Körfezin de Persleri büyük bir yenilgiye uğrattılar.
            MÖ 468 yılında Kimon önderliğindeki Attika-Delos Deniz Birliğinin donanması, Eurymedon (= Köprüçay) ırmağı ağzında Pers donanmasını bozguna uğratır. Bu yenilgiden sonra Kserkses MÖ 465’de öldürülür. Birtakım taht kavgalarından sonra I. Artakserkses tahta çıktı.
            MÖ 401-399 arasında II. Artakserkses’in kardeşi Kyros ayaklanır. Fakat öldürülür. Yanında getirdiği ücretli onbin Hellen askerinin dönüşü, Ksenophon’nun  Anabasis adlı eserinin konusunun oluşturacaktır. Persler, Kralları II. Artakserkses (MÖ 405-359) zamanında MÖ 386 yılında Hellen Kentleriyle Antalkidas Barışını (= Kral Barışı) imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre Anadolu kentleri Klazomenai (= Urla) adları ve Kıbrıs (= Kypros) Persler’in egemenliği altında kalacaktı. Buna karşılık büyük küçük bütün diğer Hellen kentleri özerk olacaktı  Daha önce de Atina’ya ait olan Lemnos (= Limni Adası), Imbros (= Imroz Adası [= Gökçeada] ) ve Skyros  eskisi gibi Atina’ya bağlı kalacaktı. Barışı kabul eden kentler, kabul etmeyen kentlere karşı Pers’lerin yanında savaşacaktı.
            Bu barış ile II. Artakserkses Hellenleri siyasal yönden baskı altına almış, Hellen kentlerine özerklik tanımakla onları bölmüştür ve böylece onların siyasal birlik oluşturmalarını engellemiştir. Ayrıca Anadolu’daki tüm kentleri egemenliği altına almıştır.      Bu başarılarına karşın Perslerin ülkesinde merkezi otoritenin zayıflaması nedeniyle durumları pek iyi değildi. Hindistan’dan Ege Denizi’ne, Kafkaslar’dan Mısır’a kadar uzanan geniş Pers topraklarında isyanlar eksik olmuyordu. Bu isyanlarda satraplar Kral’a karşı birbirini destekliyordu. Bu sıra da Mısır ve Kıbrıs İmparatorluk’tan ayrılmıştı. Büyük Kral’a karşı Anadolu dışında çıkan isyanları destekleyen Küçük Asya satrapları aslında kendileri de bağımsızlık hazırlıklarını yapmaktaydı. MÖ 371 yılında Kappadokia satrabı Datames’in isyan hareketine, Phrygia satrabı Ariobarzanes’in de katılmasıyla isyan daha da yaygınlaştı. Karia, Mysia, Lydia, satrapları ve Likyalıların, Pisidiyalıların Pamfiliyalıların, Kilikiyalıların Suriyelilerin, Fenikelilerin de katılmasıyla isyan genel bir hal almıştır. Ayaklanmaya Mısır ve Sparta da destek vermiştir. Fakat Thebai’nin Spartalıları’ı yenmesi ve Mısır’da bir isyanın patlak vermesi sonucu, satraplara dışardan gelen yardım kesilmiştir. Ayaklanan satraplar’ın başkomutan seçtikleri Orontes’in II. Artakserkses’in  yanına geçmesiyle (MÖ 361) isyan bastırılmıştır.
Büyük İskender'in Anadolu'da izlediği yollar
III. Artakserkses  (MÖ 359-388) zamanında da çıkan satrap ayaklanmaları kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Ionia satrabı Artabazos, ayaklanmasına destek bulamayınca, önce Thebai’ye sonrada Thebai’nin III. Artakserkses’le anlaşmaya çalışması nedeniyle, Makedonya Kralı II. Philippos’a sığınmıştır. III. Artakserkses, MÖ 345’da İmparatorluk sınırları içindeki satraplıklarda egemenliği yeniden sağladı. Atina ile antlaşma yaptıktan sonra MÖ 340 yılında Perinthos’u (= Marmara Ereğlisi) kuşatan II. Philippos’un kenti almasına engel oldu. Böylece II. Philippos’un Anadolu’ya olası bir saldırısını engellemiş oluyordu.
         Hellen Dünyası
Kuzeyini  Balkanların  sınırladığı Hellas (Hellas adı ilk olara Ilias’da geçmektedir), üç   yanı denizlerle çevrili bir yarım  adadır.  Batısında  Ion  Denizi,  doğusunda  Ege  Denizi,   güneyinde  ise   Akdeniz  vardır.   Dağların   doğal   olarak   böldüğü  bölgelere ayrılmıştır. Bu  bölgeler   kuzeyden  güneye, batı kıyılarına  yakın olarak Epiros, Akarnania; iç kesimde, Thessalia (= Tesalya [= Hellas] ); güneyde, Korinthos Körfezi’nin kuzeyinde, Aittolia, Phokis  ve Boiotia; körfezin  doğusunda,  Attika;  ülkenin  güneyinde  ise  Peloponnesos  Yarımadası  yeralır.
            Hellenler insanları kendilerini ‘Hellenler’ (= Hellenoi )  olarak  anıyorlardı, ülkelerine de Hellas diyorlardı; Romalılar bu  ülkeyi ‘Graecia’,  halkına  ise “Graeci”  (Hellenler)  olarak  adlandırmışlardı. Hellenler Hellence konuşmayan, kendileri dışındaki halklara, dili yabancı olan anlaşılmayan anlamına gelen Barbaros (= barbaroi) diyorlardı.
            Hellas,  dağlık  bir  ülke  olduğundan,  yaşam   ve   yerleşim   koşulları   insanları  daha çok ovalık ve kıyı  kesimlere  yerleşmeye  zorlamıştır.  Bunun  sonucu olarak  denizcilik, Hellenler’in en  önemli  faaliyet  alanını  oluşturmuştur. Belki de  Ilias ve diğer destanlar  bunun için yazmışlardır. Bu destanlarda hep Anadolu hep doğu işlenmiştir. Ama Troia savaşında bile tanrıların yardımıyla galip gelmişler ve çoğu evlerine dönememiş çeşitli tuzaklara kurban gitmişler. Zeus, Sidon kralının kızını doğudan kaçırarak getiriyor, İo, Helen Tanrısı’nı kucaklayabilmek için doğudan batıya kaçıyor, Argo gemisi tayfası, altın postu Kolkhis ormanlarından çıkarıp anayurda getirmek için yola çıkıyor.  Ama bu destanlar ve kahramanlar çağı, Perslerle karşılaşınca son bulmuştur. Şimdiye kadar  Hellenler Persler kadar kuvvetli bir düşmanla karşılaşmamışlardı. Hellenler çeşitli törenlerde, şenliklerde, bayramlarda bir araya gelseler de siyasi bakımdan çeşitli şehirler ve devletler olarak yan yana yaşıyorlardı.
            Yalnız Isparta’da hakim olan Dor’lar, Eurotas vadisinin eski halkına boyun eğdirmiş ve komşu Argos ile Arkadia bölgelerini ele geçirmişler. Messenia’lı Dor’ları Helot (Eski Isparta’da köle durumuna getirilmiş bir halk tabakası tarımla uğraşır ve savaş sırasında hafif silahlı erler olarak bulunurlardı. Ayaklanmalarından korkulduğu için Kryrteia adlı özel bir polisin kontrolü altında tutulurlardı) yapmışlar. Peloponnesos şehirlerini Peloponnesos Birliği altında toplamışlardır.
            MÖ 499 da Pers Satrabının oturduğu Sardes Atinalıların yardımıyla Ionia’lıların yaktıklarını haber alan Dareios çok öfkelenir. Bu Ionia ayaklanmasının nedeni ticari çıkarların yanında Hellen’lerin “milliyetçilik” duygularının bir tepkisidir.
            Marathon zaferinden sonra politik nedenlerle iktidardan indirilen Millitiades’in yerine geçen Themistokles’in (MÖ 515-450) çabasıyla, Atinalılar Perslere karşı savaş hazırlığı yaptılar, Sparta da Atinaya destek verdi. Atinalılar  önceleri başarı kazandılarsa da direnemediler ve geri çekildiler. Thermopylai geçidini tutan Spartalı komutan Leonidas yenilgiye uğrayınca, Persler Orta Hellas’ı ele geçirdiler ve Atina’yı yakıp yıktılar (MÖ 480).
            Thermopylai yenilgisinden sonra Atinalılar Salamis adasına çekildiler. Burada yapılan savaşı Atinalılar kesin olarak kazandılar (MÖ 480). Daha sonra yapılan Plataia ve Mykale savaşları sonucunda Batı Anadolu Perslerden temizlendi (MÖ 479).
            MÖ 490-479 yılları arasındaki savaşlarda Persler geriye püskürtülmüşlerse de, Pers tehlikesi devam etmekteydi. Bu nedenle  MÖ 477 yılında, Pers tehlikesini ortadan kaldırmak için merkezi Delos adası olarak Atina tarafından, Attika-Dellos Deniz Birliği kurulmuştur. Sayısı 300 bulan müttefik kentler ekonomik güçlerine göre katkıda bulunuyorlardı. Bu birlik giderek Atina İmparatorluğu’na dönüşmüştür. MÖ 5. yüzyılın ortalarında, Atina birlik içinde kendi para ve ağırlık sisteminin kullanılması için müttefiklerin gümüş sikke basmasını yasaklamıştır. Atina’nın hegemonya sevdası MÖ 431 yılında birliğin dağılmasına neden olmuştur. Perslere karşı birlikte savaşan Atina ve Sparta, bundan sonra karşı kutuplarda yer alacak ve birbirleri ile savaşacaklardır.
            MÖ 468’de Miltiades’in oğlu Kimon önderliğindeki Attika-Dellos Deniz Birliği, Pers donanmasını Eurymedon (= Köprüçay) ırmağının ağzında bozguna uğrattı. Böylece Anadolu’nun güney kıyıları Perslerden temizlendi. MÖ 459’da Atina donması Mısır’da patlak veren Pers karşıtı ayaklanamaya destek vermek için yardıma gitti. Çünkü Mısır buğday açısından zengin olan bir ülke olarak daima Atinanın ilgisini çekiyordu. Fakat Hellenler Memphis yakınlarında yenilgiye uğradılar (MÖ 454). MÖ 450 de Hellenler Doğu Akdeniz’e iki ordu gönderdiler. Kimon’un hastalanarak ölmesi Helenlerin planlarını bozdu. Zor durumda kalan Perikles (MÖ 490-429) barış yapmak zorunda kaldı. MÖ 449 yılında Kallias barışı yapıldı. Böylece Anadolu’daki kentler bağımsızlıklarını kazandılar ve Ege Denizi Pers donanmasına kapandı.
Aralarında siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel alanda büyük karşıtlıklar bulunan Atina ve Sparta MÖ 431-404 yılları arasında, Ünlü Tarihçi Thukydides’in Peloonnesos’lularla Atina’lıların Savaşı adlı eserine de konu olan  Peloponnesos Savaşında karşı karşıya gelmişlerdir. Savaş Sparta ve müttefiklerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.  
            MÖ 386’da yapılan Antialkidas barışı ile Sparta, Hellas’da güçlenmiş ve Persler adına Hellas’da bu barışın koruyuculuğunu üstlenmiştir. Bu nedenle Atina ve Thebai’nin kurduğu birliğe diğer kentler de katılarak Sparta’ya karşı bir cephe oluşturulmuş ve II. Attika-Dellos Deniz Birliği kurulmuştur. Bazı Batı Anadolu   kentlerinin de katılmasına karşın Persler’in baskısıyla birlik dağılmıştır.
            Bu sırada Epameinondas’ın önderliğindeki Thebai’liler Spartayı Leuktra’da (MÖ 371)  yenince, Hellas’ta bir devlet kurmak isteyen  Epameinondas Persler’in desteğini sağlamak için II. Artakserkses’e bir elçi (MÖ 367) gönderir, ama başarı sağlayamaz. MÖ 362 yılında Epameinondas Mantinae’de zafer kazanmasına rağmen savaş da ölmesi Thebai’nin yükselme arzusunu da yok etmiştir.
 
            Makedonya
         Makedonya (Makedonya) yaklaşık olarak MÖ 7. yüzyılda Thesallia’nın  kuzey ve kuzeydoğusunda Aksios Strymon (= Struma), Aksios (= Vardar) ve Haliakmon ırmakları arasındaki alanda kurulmuştur. Herodotos’a göre ise; Makedonya, Balkanlar  ile Hellas yarımadası  arasında  yer alır. MÖ 12. yüzyıl içinde  kuzey kökenli istila  dalgası Dorları da yerinden oynatmış ve Dorlar arasında Makedon olarak bilinen topluluk güneybatı Makedonya’dan (Makednon bölgesinden) gelmişti.
            İlk Makedonya kralı, MÖ 7. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan  I. Perdikkas’tır. Bu kraldan MÖ 6. yüzyılın sonlarında yaşamış olan I. Amyntas kadar olan krallarla ilgili bilgi yetersizdi. I. Amyntas zamanında Dareios’un İskit seferi sonunda, Makedonya Pers’lere bağlı vasal bir krallık olmuştur. I. İskender (MÖ 513) zamanında Pers egemenliğinden kurtulmuştu. II. Philippos’a değin Makedonya, Yukarı Makedonya’daki yarı-bağımsız kabilelerle, Illyrialılarla, Trakya’daki Odryslerle,   Khalkidike’deki  Hellen  kentleriyle,  Perslerle,  Atinalılarla  ve  Sparta  ile  mücadele  etmek  zorunda kaldı.
Makedonya’lılar Eski Hellence’nin bir lehçesini   konuşuyorlar   ve kendilerini  “Hellen”   olarak   kabul   ediyorlardı.   Fakat  Hellenler    tarafından   barbar  ( yabancı )   olarak  kabul  ediliyor  ve  Hellen toplumunun  dışında  tutuluyorlardı.  Daha  sonra  benimsenerek  bu  toplumun  düzenlediği   Olympia   Oyunları’na   katılma hakkını  elde  etmişler. Bu  tarihten sonra Hellence,  Makedonya’da  yayılmaya  başlamıştır.
            II.  Philippos   (MÖ 359 – 336)   Makedonya   kralı   olunca   ilk   önce   Makedonya’yı  siyasi,  askeri  ve  ekonomik  açıdan  güçlü  bir  duruma   getirmeye   çalıştı.   Profesyonel  bir  ordu kurdu ve  kuşatmalar  için  çeşitli  savaş  araçları   geliştirdi.   Kanatlara  önem  veren  bir  savaş  planı  stratejisi  oluşturdu.   Çeşitli  yerlerdeki  altın  ve  gümüş  madenlerine  el  koydu.   Kutsal   Savaşta     346’da    Phokislileri   yenilgiye   uğratarak,   topraklarına   bir  garnizon  yerleştirdi  ve  haraca  bağladı. 
              339 yılında  Lokrisliler,  Delphoi’a saldırınca, Delphoi Amphiktionun yardım istemesiyle II. Philippos  da  Orta Hellas’a  girdi,  Elatia  ve  Amphissa’yı  ele  geçirdi. Atinalı Demosthenes,  II. Philippos’a karşı Thebai destekledi. MÖ 388 yılında Khaironeia Ovası’nda yapılan savaşı II. Philippos  kazanarak gücünü kabul ettirdi. Atina II. Philippos ile uzlaşmak zorunda kaldı.  
            II.  Philippos’un  ünü  giderek Hellenler arasında artmaktaydı. Hellen birliğini  sağlayacak  tek  kişi  olarak  görülüyordu.  O da  bunu  anlamıştı.  Onu  için  Hellen kentlerini  bir  kongreye katılmaya  çağırdı.    337’de  yapılan  kongrede  Hellenler  bir   ‘Hellen  Birliği’ oluştumaya  karar   verdiler. Askeri ve siyasi  nitelikli   bu   birlik   tarihe   “Korinthos  Birliği”   olarak  geçmiştir. II. Philippos   birliğin   önderi   seçildi.   Sparta   Korinthos   Birliği’nin dışında  kalmıştır.  II.  Philippos ve Büyük İskender Perslere  karşı   savaş   hazırlığı   yapmaya  başladılar.  Amaçları   Batı   Anadolu’daki   Hellen   kentlerini  Perslerin ellinden kurtarmaktı. Fakat  II. Philippos,  kızı  Kleopatra’nın  evlilik  törenleri  sırasında,    336’da  bir  suikast  sonucu  öldürüldü.
            Ksenophon’nun (JenofÇn) Kyros’un Seferi  (Kærou Žnbasiû) adlı eserinde anlattığı Onbinlerin Yurtlarına dönüşü ki, bu dönüş Hellen Paralı askerlerinin Pers Büyük Kıralının güçlerine onun kendi topraklarında direnip hemen hemen hiç zarar görmeden yine onun eğemenliğindeki ülkelerden geçerek geri dönmeleridir. Bu durum yıkılmaz Asya İmparatorluğunun yıkılabileceğini akıllara getirmiştir. Doğu’nun gizemli havası büyük ölçüde dağılmıştır. Artık MÖ dördüncü yüzyıldaki Makedonya fetihlerinin yolu açılmıştır.        

BÜYÜK  İSKENDER’İN TAHTA ÇIKMASI
Büyük İskender  (= III. Alexandros)  ya da   Makedonya’lı  İskender  olarak da  bilinir.    356’da  Makedonya’nın   Pella  kentinde  doğdu  ve     13  Haziran  323’de   Babil  de öldü. MÖ  336 – 323  arasında   Makedonya  kralı  ve  tarihteki  en  büyük  komutanlardan  biri  oldu. Plutarkhos,  Büyük İskender’in  doğum  tarihini  6  Hekatombeon   ( yaklaşık  20 Temmuz 356 )   olarak  vermektedir.
II.  Philippos  ile  Epeiros (Epir)  kralı  Neoptolemos’un  kızı   Olympias’ın  oğlu  olan  Büyük İskender,  13–16  yaşlarında  Aristoteles’ten  aldığı  derslerin  etkisiyle  felsefe,  tıp ve  bilime ilgi  duydu.
Aristotales  sayesin de Hellen  kültürüne  ilgi  duydu.  Hellen  şiiri  ve  en  çok  Homeros  destanlarını  sevdi.   Büyük İskender  çok   erken   yaşlarda   büyük  yeteneklere  sahip  olduğunu   gösterdi.  Babası  II.  Philippos’un Byzantion’a (= İstanbul)  saldırdığı    340’ta  Makedonya’yı  yönetti. O  zaman   henüz  16  yaşında   olan   Büyük İskender  bu  fırsattan  yararlanarak  Thrak  kabilelerine  karşı   başarılı   seferler   yaptı.   Thrakia’da   kendi   adını   taşıyan   bir  şehir  kurdu.  İki  yıl  sonra  sonra  II. Philippos’un  Hellenlere  karşı  kazandığı Khaironeia  savaşında  ordunun  sol  kanadında  çok  başarılı  oldu  ve  ordunun  sevgisini  kazandı.
            Babası   II.   Philippos’un    Byzantion    seferinden   hemen   sonra  bir  başka  kadınla   evlenmesi    üzerine,    babasına   küserek    annesiyle    birlikte    Epeiros’a   gitti   ve   oradan  Illyria’ya  geçti.  Kısa  bir  süre  sonra  babasıyla   barışarak   Makedonya’ya   geri   döndü.   II.  Philippos’un  MÖ 336 yılında  Aigai’da   öldürülmesi    üzerine,  henüz   20   yaşındayken   askerler   arasındaki   ünü   nedeniyle   ordu   tarafından   kral   ilan  edildi.   Büyük İskender  içte  bir   taht   kavgasını  önlemek  için  hasımlarını  katletti.  Babasının  katillerini  de  öldürdü. Hellas’daki iç kaynaşmalar nedeniyle Büyük İskender hemen ordusuyla  Hellas’a   girdi.  Yeniden  toplanan  Korinthos   Kongresi  II.  Philippos’a  tanınan   hakları aynen  İskendere  de  tanımıştır.  Böylece  Hellas’ı   ikinci  kez  Makedonya’nın   hegemonyası   altına  almakla Asya  seferini  canlandırmış  oluyordu.
            İskender  Asya’ya  geçmeden  önce   arkasında  düşman  bırakmak   istemiyordu.  Bu nedenle  önce  Thrak kabilelerine  karşı  sefere  (MÖ 335)  çıktı.  Ordusunu   önceden  hazırlamak  ve  donatmak,  keşfe  önem  vermek,  taktik  alanında  ustaca   manevralar   yapmak,  araziden  faydalanmak  ve  tam  zamanında  saldırıya  geçmek  suretiyle  Sipka  Boğazı’nı  aşarak  Tuna  ülkelerine  ilerledi.  Triballer,  Getler  ve  Keltler  ile  başarılı  savaşlar  yaptı.  Donanmasının  yardımıyla   Tribal’lerin   Makedonya’nın  egemenliğini   tanımasını   sağladı.   Ondan   sonra  ayaklanan   Illiria’lılar   üzerine   Pellion   geçidini   aşarak,   yürüdü  ve  kanlı  savaşlar  yaptı. Bu sırada  öldüğüne ilişkin  söylentiler  üzerine  Thebai   ve   Atina’da  ayaklanmalar  başladı.  Bu  ayaklanmaları ardında hem yeni Pers kralı III. Dareios’un mali desteği, hem de  Demosthenes’in  çabaları  yatıyordu.  Askerlerini  günde  30  km  gibi  o  çağa  göre  çok  yüksek  bir  hızla  ilerleterek  Hellas’a  giren  Büyük İskender,   tapınaklar  ve   şair   Pindaros’un  evi  dışında  bütün  Thebai’yi  yerle  bir  etti. Yaklaşık 6  bin   kişinin   öldürüldüğü,  bu  sindirme  hareketi  sonucunda  bütün  Hellen  devletleri   Makedonya  üstünlüğüne   boyun  eğdi.

BÜYÜK İSKENDER’İN ANADOLU’DA İZLEDİĞİ YOLLAR
Savaş Hazırlıkları
            Büyük İskender Hellas’da egemenliğini kabul ettirdikten, Thebai’in yakılıp yıkılması ile Kadmeia’daki Makedonya garnizonu sayesinde gelecekteki herhangi bir isyan hareketine karşı önlemini aldıktan sonra, MÖ 335 yılı sonbaharında Makedonya’ya döndü.
               Büyük İskender öteden beri Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlıyordu. Bu nedenle Makedeoya’ya döner dönmez sefer hazırlıklarına başladı. Müttefiklerin kuvvetleri toplanıyordu. Müttefik barbar kavimlerin hükümdarları savaşa şahsen katılmaya davet edildiler. Böylece devlet geride güvenlikte olacak hem de bunların askerlerinin kendi komutanlarının önderliğinde daha iyi savaşmaları sağlanmak isteniyordu. Paralı askerler sağlanıyor, Asya’ya geçmek için gemiler hazırlanıyordu. Gidilecek yerlerin coğrafik yapısına göre planlar yapılıyordu.

Hazırlıklarını tamamlayan Büyük İskender, Makedonya  ve  Hellas’ın  güvenliğini  sağlamak  amacıyla,  sadık  arkadaşı  ve  yetenekli   generali  Antipatros’u kral vekili olarak Makedonya devletini yönetmekle görevlendirdi.   12.000  piyade   ve  1.500  süvari  bıraktı.   İskender de yaklaşık 30.000 piyade,  5.000 süvari  ve  160  gemilik  bir  donanmaya  sahipti.
            Büyük İskender iyi hazırlanmış bir savaş planı uygulamalıydı. Çünkü Makedonya için  asıl  büyük  tehlike  ordu   Anadolu’ya   geçtikten sonra   denizlere   egemen   olan   Pers’lerin  Hellen’lerle   birleşmesiydi.   Bu  nedenle  Büyük İskender   ilk   önce   Pers’lerin   deniz egemenliğini kırması  ve  sonra   ortadan  kaldırması  gerektiğini  çok  iyi  biliyordu. Pers   donanma   üslerini   tek  tek  karadan  ele  geçirmek,  Ancak  ondan  sonra  Pers  ülkesinin    bölgelerini  ele  geçirebilirdi. Silah   ve  güç   dağılımı   açısında  çok  iyi   düzenlenen  orduya  mühendis,  mimar,  bilim  insanı,   saray   görevlisi  ve  tarihçiler  de  eşlik   ediyordu.
            Anadolu’ya Geciş ve İlerleyiş
            Büyük İskender,    334  yılı   ilkbaharında,   harekete   geçti. Hafif silahlılar ve okçular dahil otuz bin kadar yaya ve beş bin atlı’dan oluşuyordu ordusu. Kerkinitis gölü (= Parsios, Terkino) boyunca Amphipolis’e ve Strymon (Strymon, şimdiki Struma ve bizdeki adıyla Karasu. Aksios’dan [= Vardar] sonra Makedonya’nın en büyük nehri ve doğudaki eski sınırı) ağzına doğru yol aldı ve nehri geçti. Paggaios dağlarını (= Pirnari) geçerek Hellen kıyı şehirleri Abdera ve Moroneia (Abdera Thrakia’nın bir sahil şehriydi. Nestos’un [Mesta Karasu] ağzında kurulmuştu. Maroneiada yakınında idi) vardı. Hebros (= Meriç) ve Melas (= Şere su)  Nehirlerini geçti ve Makedonya’da hareketinden 20 gün sonra Sestos’a (= Akbaşı Limanı) vardı. Burada Protesilaos’un mezarında kurban kesdi. Büyük İskender komutanı Parmenion’u ordunun Küçük Asya’ya geçişini gözetmek için burada bıraktı. Zaten babası zamanında burada bir ileri karakol kurulmuştu. Yanına aldığı seçkin birliklerle yarımadanın en ucundaki Elaios’a gitti ve Hellespontos’u (= Çanakkale boğazı) kayıkla geçti. Arrianos’un  yazdığına göre, Büyük İskender gemiden, zırhı ve bütün silahlarıyla herkesden önce Küçük Asya’ya ayak basmış. Büyük İskender, Sakamandros’un (= Menderes Nehri) denize döküldüğü Sigeion (= Kumkale’nin güney-batısındaki Yenişehir)  kentinde  karaya çıktı.   
            Büyük İskender,  Homeros’tan  aldığı  esinle   Ilion’u  (= Troia [= Hisarlık] )   ziyaret   ederek  Akhilleus’un  mezarında  kurbanlar   sunarak,   kendi   yaptıklarını   anlatacak  bir   Homeros’u   olmadığına  yakınır.   Büyük İskender’e  göre   Troia  Savaşı   Hellenlerle  ile  Hellen  olmayanlar  (barbarlar)  arasındaki  ilk  savaştı.  Ona  göre  Troia’lılar  Asya  topraklarındaki  Hellenlerdi.  Büyük İskender  babası  gibi  Ege  Denizi’nin   iki  yakasındaki  Hellenleri   birleştirmek  istiyordu. Illion kentinin tapınağında Hellen  kahramanından kaldığı söylenen bir Kalkan ve zırh armağan edildi. Bunları yaptığı seferler boyunca bir tılsım olarak yanında taşıdı.
            Büyük İskender, bütün ordu  Hellespontos’u geçince Arisbe’ye de (Abydos yakınında) ordugah kurdu. İkinci gün Perkote’ye (Abydos’la Lampsakos arasında)  geldi. Üçüncü gün Lampsakos’un yakınından geçerek Pratikos’a (=Praktios [= Umurbey çayı] ) vardı ve burada kamp kurdu. Daha sonra Kolonai kentinin önünden geçerek Hermotos’a (Bu kentin adı başka kaynaklarda geçmiyor) vardı. Burada Amyntas komutasında bir öncü birlik gönderdi. Priapos (Çanakkale ili, Biga ilçesine bağlı bucak merkezi. Karabiga/Karabiga Kalesi. Ayrıca Ortaçağ’daki adları şunlardır: Pegai, Pigas) kentinin önünde geçerken bu kent teslim oldu.
Granikos Savaşı ve Doğu Akdeniz Ülkelerinin ele geçirilmesi                                        
Büyük İskender’in karaya çıkması üzerine harekete geçen Pers ordusunun komutanları Arsames, Pheomithres, Petenes, Niphates ve Lydia ile Ionia satrabı Spithridates ve Phrygia ile Hellespontos (Büyük Phrygia’ya karşılık yarımadanın iç kısmı bu adla veya Küçük Phrygia diye anılır) satrap yardımcısı Arsites önderliğinde Zeleia (Balıkesir ili, Gönen ilçe merkezinin 12 km kadar kuzey-kuzeybatısında. Sarıköy) kentinin yanında ordugah kurmuştular. Kendi aralarında tartışan Perslilere Memnon (Rodos’lu Memnon savaş bilgisi yüzünden Büyük İskender’in en korkulu düşmanıydı. (Memnon’la kardeşi Mentor, kız kardeşlerinin Aşağı Asya Satrabı Artabazoz’la evlenmesi ile Perslilerle dost olmuşlar ve onların hizmetine girmişler), Makedonyalılarla savaşmayalım, çünkü onların yay asker bakımından üstün olduğunu ve Büyük İskender’in ordunun başında olduğunu buna karşılık Dareios’un kendi yanlarında olmadığını söylemiş. Ama Memnon’un savaşı uzatmasında şüphelenen ve savaşı çabuk bitirmek niyetinde olan Persliler Memnon’un sözlerine güvenmemişler. Pers birlikleri Granikos nehrinin doğu yakasında mevzi almak üzere batıya doğru harekete geçmiştiler. Perslilerin yirmi bin atlı ve bir o kadarda yaya askeri, atlılar önde yayalar arkada nehir boyunca yayılmış durumda bekliyorlardı.
            Bu sırada Büyük İskender, düzenli ordusuyla Granikos nehrine doğru ilerledi. Gözcülerin Pers ordusunun nehrin öbür tarafında savaşa hazır bir şekilde beklediğini haber verince  Büyük İskender  ordusunu savaş düzenine koydu. Parmenio’nun (Savaş bilgisi ile İskender’in Asya seferindeki en önemli generali ve onun üç büyük savaşında sol kanat komutanı) bekleme önerisini Hellespontos’u kolayca geçtikten sonra beklemek bize yakışmaz diye redetti.                    
            Büyük İskender’in  komutanlarından Parmenion   5.100   Tesalia’lı süvariye komuta ediyordu. Büyük İskender de 13.000   Makedonya’lının  başındaydı. Bu  savaşta Büyük İskender çarpık savaş düzeni’ni uygulayarak sağ kanattaki  süvarilerle çayı  geçerek    Pers süvarisine  saldırdı  ve  bozguna  uğrattı. Elde  ettiği  ganimetlerin  çoğunu  annesine,  esir  aldığı  Hellenli  esirleri Makedonya’ya,  300  takım  Pers  zırhını  da  Atina’ya  gönderdi.   Bu  zafer Büyük İskender’e  Batı  Anadolu’nun  kapılarını  açtı ve Pers Devletinin Torosların berisindeki hakimiyetini yoketti.  Hellas’da  izlediği  politikanın  tersine,   tiranların  sürerek  demokrasilerin  kurulmasına  ön  ayak  oldu.
            Ama  kentleri  fiilen  kendisine bağlama  yoluna  gitti.  Anadolu’ya   Korinthos   birliğinin   komutanı   olarak   geçen   Büyük İskender   zaferden   sonra  Makedonya  kralı  gibi  hareket   etmeye   başladı.   Makedonya’lı   komutanları   satrap   olarak  işgal  edilen  şehirlerin  başına  geçirdi.   Vergileri   Pers   dönemindeki   gibi  toplatmaya  devam  etti. Daskyleion’a (Manyas gölünün güneydoğusunda. Balıkesir ili, Bandırma ilçesi, Aksakal bucağına bağlı köy. Ergili/Hisartepe Höyüğü) gönderdiği Parmenio kenti teslim aldı.
            Büyük İskender, stratejik açıdan önemli ve İç Anadolu’nun kapısı niteliğindeki   Sardes’e (Şimdi ki Salihli civarında Sart köyü yakınlarındaki harabeler) doğru yoluna devam ederken, şehir bütün hazineleriyle teslim olunca Sardes’ten yaklaşık 5 km. uzakta Hermos (= Gediz) nehri kenarında kamp kurdu. Büyük İskender, Sardes’e Pausanias’ı komutan olarak                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     bıraktı. Lydia ve Spıthrididates’in satraplığına Nikias’ı diğer yerlere de Asandros’u tayin etti. Büyük İskender, dört gün sonra Ephesos’a vardı ve buradaki yağmayı ve öldürmeleri önledi.
            Bu arada Magnesia ve Tralleis (= Aydın) şehirleri teslim oldular. Büyük İskender,  Alkimakhos’u Aiolis şehirleriyle Ionia şehirlerine yolladı. Kendiside ertesi gün Miletos’a doğru yöneldi. Dış şehri alarak ordugâh kurdu ve şehri almaya karar verdi. Bu sırada Hellen donanması Lade adası önünde, Pers donanması Mykale burnu önünde demir attı.
             Büyük İskender, Miletos’a saldırarak kenti aldı. Bu sırada Pers donanması, Hellen donanmasını bir deniz savaşına çekmeye çalışıyordu. Fakat Büyük İskender, Miletos limanını gemileriyle kapattı ve Mykale’de Perslerin karaya çıkmasını engellemek için oraya asker gönderdi.
            Büyük İskender, Perslilerin denizdeki üstünlüğünü görünce ve eğer karadan şehirleri alırsa, Pers donanmasının Asya’da yanaşacağı hiçbir liman kalmayacak ve Pers donanmasının dağılacağını düşünerek kendi donmasını dağıtmaya karar verdi. Zaten parası da azdı.
            Bu karardan sonra İskender Karia’ya yöneldi. Miletos’la Halikarnassos arasındaki bütün kentleri ele geçirdi. Uzun Çarpışmalardan sonra Halikarnassos’u (= Bodrum) yerle bir etti. Halikarnassos’un ele geçirilmesiyle küçük Asya’nını batı kıyılarının fethi hemen hemen  tamamlandı. Ptolemaios komutasında biraz asker bıraktıktan sonra Phrygia’ya (Günümüzde yaklaşık olarak, Ankara, Afyonkarahisar ve Eskişehir illerinin tümünü; Konya, Isparta ve Burdur illerinin kuzey, Kütahya ilininse batı bölümünü kapsıyordu) yöneldi. Bütün Karia’nın satraplığını Ada’ya verdi.
            Büyük İskender, Phrygia’dan önce kıyı ülkelerini ele geçirmek için Lykia ve Pamphylia’ya yöneldi. Önce Hyparna’yı ele geçirdi. Lykia teslim oldu. Büyük İskender, Ksanthos’u (= Kocaçay) geçerek Pinara’yı (Muğla ili, Fethiye ilçesine bağlı Gülmez köyünün 5 km. batısında. Minare), Ksanthos Kentini (Muğla ili, Fethiye ilçe merkezinin 46 km. doğusunda. Kınık), Patara’yı (Antalya ili, Eğridir ilçesine bağlı köy. Gelemiş) ve otuz kadar yerin teslim olmasıyla ele geçirdi. Sonra şiddetli kış sırasında (MÖ 334-333) Milyas’a (= Melli/Başköy) saldırdı. Phaselis (= Tekirova Köyü) teslim oldu.
            Phaselis’ten sonra Büyük İskender, ordusunun bir kısmını dağlarda Perge’ye   gönderdi. Kendisi deniz boyunca kıyıdan ilerledi. Aspendos (Antalya il merkezinin 30 km. doğusunda. Büyük Belkıs) kenti telim oldu. Büyük İskender, oradan Side’ye (Antalya il merkezinin 66 km. doğusunda. Selimiye) yöneldi. Burada bir miktar asker bıraktıktan sonra Syllion’a yöneldi (Pamphylia’da Aspendos’un kuzeybatısında bir dağ kenti). Aspendos’luların teslim olma şartlarını yerine getirmediğini duyunca tekrar oraya yöneldi. Korkan Aspendos’lular daha ağır şartlarda teslim oldular. Büyük İskender, Oradan Perge’ye döndü. Oradan da Phrygia’ya doğru yola çıktı. Yolu Termessos’tan (Antalya il merkezinin 34 km. kuzeybatısında, Çığlık köyü yakınlarında. Güllük/Güldere Milli Parkı) geçiyordu. Büyük İskender, Termessos’luların tuttuğu geçiti aşarak kentin önünde ordugâh kurdu. Burada Selge’liler (Pisidia kenti. Önemli kalıntıları, Eurymedon/Köprü Suyu’nun batı kıyısında, Antalya-Manavgat ilçesi Beşkonak bucağına bağlı olan ve bu kasabanın kuzey-kuzeybatısına düşen Zerk/Altınkaya köyü bitişiğindedir; yörede Zerk Kalesi diye bilinir. Zerk adının Selge’den gelmiştir) gelip İskender’le anlaştılar. Büyük İskender, Termessos’un kısa      sürede alınamayacağını anlayınca Sagalassos’a (Pisidia kenti. Selge’nin kuzeybatısındadır. Burdur iline bağlı ilçe merkezi  Ağlasun) karşı yola çıktı ve kenti aldı. Büyük İskender, sonra Pisidia’lıların geri kalanlarının bir kısmını zorla bir kısmını da anlaşmayla ele geçirdi. 
            Büyük İskender, daha sonra Askania[1] gölü yanından Phrygia’ya doğru yürüdü. Beşinci gün Kelainai[2] önüne vardı. Yapılan anlaşmadan sonra Antigonus’u Phrygia’ya vali yaptı ve Gordion’a doğru ilerledi.
            MÖ 334–333 kışında Batı Anadolu’nun fethini tamamladıktan sonra, kışı Phrygia’nın  başkenti  Gordion’da geçirdi. Efsaneye   göre    Gordion’un   arabasını   ve  kayışlarını  çözen  Asya’nın  hakimi  olacaktı. Bu konuda Arrianos şöyle diyor: “Bu kayış  kızılcık ağacının   iç kabuğundan yapılmıştı, ne başı  ne  de sonu  gözüküyordu.  Büyük İskender  kayışı  çözmek  imkanını  görmeyince halk kalabalığın aleyhinde bir  fikre  sapmaması  için  çözmeden  bırakmayı  istemediğinden  bazılarının dediğine  göre,  kayışı  kılıçlamış,  böylece  artık  onun  çözülmüş  olduğunu  ilan  etmiş”. Fakat Plutarkhos biraz farklı anlatıyor: Düğümü ortasından kesti. Bunun üzerine, birçok ip uçları ortaya çıktı; o da, bunları çekip ayırarak bütün düğümü kolayca çözmüş.

Anadolu İçlerine İlerleyiş ve Issos Savaş
Büyük İskender, Galatia’da Ankyra’ya (= Ankara) yöneldi. Burada teslim olan Paphlagonia satraplığına Phrygia satrapı Kalasın’ı getirdi. Kappadokia’ya yürüdü. Halyas’ın (= Kızılırmak) bu tarafını tamamıyla  öbür tarafında bir çok yerlerini ele geçirdi. Kappadokia satraplığına Sabiktas’ı atadı. Bundan sonra Kilikia (= Gülek boğazı) geçitlerini aşarak Kilikia’ya indi ve Tarsos’u[3] ele geçirdi.
            Büyük İskender buradan Parmenio’yu, Kilikia ile Assyria’nın[4] sınırını oluşturan diğer geçitlere[5] gönderdi. Kendisi Tarsos’dan Ankhialos[6] kentine oradan da Soloi’ye[7] kentine yürüdü. Soloi de halk egemenliğine dayalı bir yönetim kurduktan sonra Tarsos’a çekildi. Philatos komutasında atlıları Pyramos (= Ceyhan) nehri yanındaki Aeion (= Adana) ovasına gönderdi. Kendisi de yayalar ve hassa atlıları ile Magarsos’a[8] gitti. Buradan Mollos’a[9] geldi ve Perslere verdikleri haracı kaldırdı. Çünkü Mallos’lular Argeri göçmenlerinin torunları idi, kendiside soyunun Argei Heraklid’lerine[10] bağlıyordu.
            Büyük İskender Mallos’ta iken III. Dareios’un bütün ordusuyla Sokhoi’de[11] ordugâh kurduğunu duydu. Harekete geçen İskender Myriandros[12] kenti önünde konakladı. Bunun üzerine İskender’in korktuğunu düşünen Dareios, Amanos[13] geçitlerini aştı.  Pers   Hükümdarı  III.  Dareios  da  Pinaros[14]  Çayı kıyısında  savaş  düzeni  almış  bulunuyordu.  Bu  karşılaşmayı  izleyen   İssos[15]  Savaşı  (MÖ  333  sonbaharı)  sonunda  Dareios  kesin  bir  yenilgiye  uğradı  ve  ailesini  savaş  alanında  bırakarak  kaçtı.
            İssos  zaferinden  sonra  İskender  Suriye   doğru   ilerledi.   Büyük İskenderin  amacı   kalan kıyıları fethederek Pers  donanmasını üssüz  bırakmak  ve  etkisizleştirmek. Pers    Kralı   III.  Dareios’un   barış   önerisine   karşı,   kendisini   Asya’nın   efendisi   olarak  tanımasını  ve  koşulsuz  teslim  olmasını  istedi.  Önceleri  Pers  kentleri  rahatça  ele  geçmesine  karşın,  Tyros  (= Sur)  önünde  sert  bir  direnişle  karşılaştı. Bu kent 7 ay  boyunca  direndi.   Kuşatma   sürerken  Dareios,  İssos  savaşı  sırasında  esir  düşen  ailesi  için  10  bin  talent  ödemeyi  ve  Fırat  Irmağının  batısında  kalan  toprakları  bırakmayı  önerdi. Büyük İskender  bu  öneriyi  kabul etmedi. MÖ Temmuz 332’de Tyros  şiddetli   saldırılara   dayanamayarak  düştü.   Büyük İskender’in  en  büyük  askeri  başarısı  sayılan  bu  harekata  geniş  çaplı bir yağmaya  dönüştü.  Kentin  bütün  erkeleri  öldürüldü,  kadın  ve  çocuklarda  köle  olarak  satıldı.
            Suriye’yi Parmanion’a bırakarak güneye ilerleyen Büyük İskender Gaza’da  (= Gazze)   iki  ay  süren  direnişe  son   verdikten   sonra    Kasım  332’de   Mısıra   girdi.  .Böylece   Persler’in  son  deniz  üssü  de  Makedonya’lıların  eline  geçti.   Büyük İskender  kışı   Mısır’da   yönetimi düzenlemekle  geçirdi. 
            Mısır’ın  fethiyle  Doğu   Akdeniz’de   kesin   denetimi   sağlayan İskender,  sonra  Fırat ve Armenia dağlarını[16] sola alarak  Mezopotamya’nın içlerine   ilerledi. İskender yakaladığı esirlerden, Dareios’un daha büyük bir ordu ile Dicle nehri kenarında olduğunu öğrenince hızla Dicle’ye yöneldi. Dareios’u göremiyince Dicle’yi geçti. Burada mola verdiği sırada büyük bir ay tutulması oldu (20-21 Eylül).  Buradan hareket eden İskender sağında Dicle, solunda da Gordyaia Dağları (= Cudi Dağları) olmak üzere Aturia ülkesine geçti.             Ninive’yle  Arbela  (= Erbil)  arasındaki  Gaugemela Ovasında  Dareios’la  yeniden   karşı   karşıya   geldi  ve  onu bir  kez  daha  yenerek  kaçmaya  zorladı. Güneye  inerek   Babil’i  aldı  ve Mazaios  adında  bir  Persliyi  satrap  olarak  atadı.  Ardından  Susa’ya  girdi  ve   Zagros  dağlarını  aşarak  İran   içlerine   yöneldi. Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktı. Kserkses’in Yunanistan’da yaptıklarına  karşı   bir   misilleme   olan  bu   hareketle   aynı zamanda “öç seferi”nin sona erdiğini gösterdi. MÖ 330 ilkbaharında Media’ya girerek başkent Ekbatana’yı aldıktan sonra,Yunanlı   askerlerin   geri  dönmesine  izin  verdi.  İskender   kaçmakta   olan  Pers  kralını  izledi  ve  ölü  olarak  ele  geçirdi.  Dareios,  Baktriyan  satrapı   Bessos   tarafından  öldürülmüştü.  Bu  olay  İskender’in   hayatı   için  bir  dönüm  noktası  olmuş,  o andan  itibaren  genç  kralın  Pers  tahtının  meşru  mirascısı  olarak  ortaya  çıkmasına  yol  açmıştır).
GENEL DEĞERLENDİRME
            İskender’in “Hellespont”u geçtiği  334  yılı, Hellen  Uygarlığı  ve bütün dünya için büyük önem taşıyan bir dönemin başlangıcı olmuştur. Alman tarihçi Droysen’den beri “Hellenistik Çağı” olarak bilinen ve Augustus ile son bulan bu tarihsel dönemde, Hellen Uygarlığı Asya ve Afrika’ya değin yayılmıştır.
            Büyük  İskender  genç  yaşta  ölmesine  rağmen  12  yıl 8 ay süren hükümdarlık döneminde büyük çaplı seferler yapmıştır. İskender’in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezi bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletmemekle birlikte, sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş altın ve gümüşü para biçimimde piyasaya sürerek bütün Önasya’da ve Akdeniz ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.
            Büyük İskender Makedonia’dan Pers ve Fenike topraklarına kadar çok geniş bir alana yayılan darphanelerde sikkeler bastırmıştır. Bu sikkelerin (tetradrahmi ve drahmi) ön yüzünde Herakles başı, arka yüzde ise tahtta oturan Zeus vardır.
            Büyük İskender’in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70’in üzerinde olduğunu söyler) Hellen yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Hellen etkisini Hindistan’a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers Makedonyalı karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.
            Kendisini ve askerlerini en güç işlere yönetmeyi başaran güçlü bir irade  ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisine Harekles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirilmesine yol açacak ölçüde güçlüydü.
            Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine  yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı.
            Büyük İskender’in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesinde katkılarda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikimini ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitark’tan Pencap’a uzanan, ticaret ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ulaştığı söylene bilinir.   

[1] Bazıları buraya burdur gölü demektedir. Fakat  Hayrullah Örs’ün  çevirdiği Arrianos Anabasisi adlı eserin sonundaki açıklamalarda; bu gölün burdur gölü olmadığını, Çünkü burdur gölünün Anabasisi’de geçtiği gibi tuzlu olmadığını bu nedenle bu gölün Çardak veya Acı göl olduğunu söylüyor.
[2] Afyonkarahisar iline bağlı Dinar ilçesinin merkezi. 
[3] Tarsus Çayı (Kidnos) kenarında, Kilikiya’nın merkezi. Şimdi Tarsus.
[4] Bu ad, Hellen’lerce ülke adı olarak Assyria, Syria biçimlerinde kullanılmıştır ve Şimdiki Suriye adının kökeni de bu Syria’dır. Asur ise, MÖ II. binyılın son yüzyıllarında ve MÖ I. binyılın ilk yarısında Mezopotamya’ya hakim olan devlettir.
[5] Beylan Geçidi. Burada kıyıya kadar inen yamaçlar dar bir geçit oluştururlar. Kilikia’yı ele geçirerek gerisini ve Anadolu’ya olan bağlantısını korumak için İskender doğuya doğru ilerliyor .
[6] Kilikia sahiline yakın ve Kydnos’un ağzının yakınında kurulmuştu. Şimdiki Tarsus ile Mersin arasında bir kıyı kentçiği .
[7] Kilikia bölgesinin kıyı kenti. Tarsos’un batısında, İssos’un doğusundadır (Xsen.anab. i 2, 24.). Mersin’in 11 km. güneybatısında, Mezitli Köyü ile deniz arasında kalıntıları günümüze ulaşmıştır. 
[8] Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde kent.
[9] Kilikia kenti. Kızıltahta köyü, Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde bir kent.
[10] Makedonya kral hanedanının kurucusu Karanos, Herakleid’lerden Argos kralı Temenos soyundan gelme olarak kabul edilir (Arr. anab. 261). Herakleidai, yahut Heraklesoğulları, bu ad, yalnız Herakles’in oğullarına ve torunlarına değil yiğdi ata olarak benimseyen birçok soylara verilmektedir. Herakles, Hellen ve Latin mythos yazarlarını sonsuzca esinleyen efsanelik bir kişi. Ne var ki Hellen boylarının ve özellikle Dor’ların kahramanlık görüş ve anlayışlarını kişiliğinde toplayan Herakles bir çeşit ulusal kahraman olmuştur.
[11] Türkiye-Suriye sınırında bir kent.
[12] İskenderun’un 5 km. güneybatısında liman kenti.
[13] Doğu Kilikiya, batıdan ve kuzeyden Toros dağları, doğudan bunların devamı olan Amanos’larla çevrilmişti. Kuzey Syria ile aralarında birçok geçit vardır. Dareios Sokhoi’deki ordugâhından, Amanos esas silsilesinin etrafından (Şimdiki Maraş geçidi veya Demirkapı geçidi) geçerek kuzeyden Issos’a yürümüş, böylece İskender’in ordusunun arkasına düşmüştü. Buna karşı İskender de Syria kapıları (Beylan geçidi) denen geçitten geçmiş, Myriadros’a kadar ilerlemiştir
[14] Deliçay, Issos yakınında. Kilikia
[15] Dörtyol’un (Kilikia) kuzeybatısında.
[16] Toros’un bir kolu olan Karacadağ silsilesi.

Hiç yorum yok: