|
Hitit Haritası |
UYGARLIKLAR BEŞİĞİ ANADOLU
HİTİTLER (ETİLER) (MÖ 1750-1200)
"nu NINDA-an ezzatteni nu
watar-ma ekutteni".
Yağmurlu bir İstanbul akşamı, 1.
dünya savaşı... Sirkeci Garı'na giren
Avrupa treninden, havagazı lambalarının aydınlattığı perona inen yolcular arasında
Bedrich Hrozny de vardı. 3 Mayıs 1890'daki açılışından beri Sirkeci Garı,
batıdan gelen demiryolunun Avrupa'daki son noktasını oluşturmaktaydı. Avusturya-Macaristan
ordusunda teğmen olan Bedrich Hrozny’nin İstanbul'a gelişinin savaşla ilgisi
yoktu. Viyana Üniversitesi'nde Doğu Dilleri okuduktan sonra, 1906 yılında
Anadolu'da, Çorum-Boğazköy'de bulunan çiviyazılı tabletlerin dili olan
Hititçeyi çözmeye çalışıyordu. Bunlar çiviyazısıyla yazıldıkları için
okunabiliyor, ama, dili bilinmediği için anlaşılamıyordu. Hrozny, ertesi gün
müzeye çıkan yokuşu heyecanla tırmanırken, kayıp bir dünyanın kapılarını
aralayacağının farkında değildi.
|
Çivi Yazısı |
Hrozny, müzedeki tabletler
üzerinde çalışırken bir cümleye rastladı: "nu NINDA-an ezzatteni nu
watar-ma ekutteni". "NINDA", Sümerce bir kelimeydi ve
"ekmek" anlamına geldiği biliniyordu. "watar" Hint-Avrupa dillerinde ortak bir kökten
geliyordu. Almanca "wasser", İngilizce "water" (su) gibi. Ekmek
ve suyun insanın yaşamsal gereksinimleri olduğu açıktı. Ekmek yenir, su içilirdi.
"Ezzatteni" de Hint-Avrupa dillerindeki, Almanca "essen",
İngilizce "eat" (yemek) ile benzerlik gösteriyordu. İçmek anlamında
kullanılmış olduğunu düşündüğü "ekutteni" ise, Latince "su"
demek olan "aqua"yı çağrıştırıyordu. Bu fiillerin sonundaki -teni
ise, çekim eki olmalıydı. Hrozny cümleyi şöyle çevirdi: "ve ekmeği
yiyeceksiniz, suyu ise içeceksiniz". Bu dil belli ki, bir Hint-Avrupa dili
idi. Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne ait dillerdeki kelimelerle karşılaştırıp,
onların dilbilgisi kuralları ile kıyaslayarak, pek çok Hititçe cümleye anlam
vermeye başladı.
Artık kayıp bir dünyanın kapıları
açılmaya başlamıştı. Anadolu’da kurulmuş ve Anadolu’ya hakim olabilmiş ilk
krallık. Zengin eski doğu kültürünün batıya geçişindeki kayıp halka, zamanının en
büyük askeri ve politik gücü, Mısır’ın güçlü Firavunlarının en zorlu rakibi,
Yakın Doğu’nun çehresini daimi olarak değiştirmiş, 3500 yıllık bir medeniyet.
Hitit İmparatorluğu ve Hititler…
|
Hattuşa Surları |
Hititler, Çorum’un Boğazkale ilçesi sınırları içinde yer alan Hattuşa’yı
başkent edindiler ve zaman içinde batı, doğu ve güneydoğu Anadolu’nun belirli
bölümleriyle Suriye’nin kuzeyini egemenliği altına alan bir imparatorluk
kurdular. Hititler Orta Anadolu’da var olan köklü birikime sahip çıkarak ve
diğer Yakındoğu uygarlıklarından etkilenerek yeni bir kültür birleşimi
oluşturdular. Boğazköy kaynakları keşfedilmeden önce Avrupalı bilim insanları
İncil'e dayanarak Fransızca "Heteen" ya da "Hittite",
İngilizce "Hittite", Almanca Luther'in İncil'den tercümesi esas
alınarak "Hethiter" sözünü kullanıyorlardı. Ülkemizde Cumhuriyetin
başlangıç yıllarında kullanılan Eti sözü, Fransızcada h'nin telaffuz
edilmemesine dayanmaktadır.
Hititlerin resmi yazışma ve
anlaşmaları yanında, yasalar, kült kuralları, kehanetler ve Eski Doğu edebiyatı
günümüze ulaştı. 1906'dan beri kazılmakta olan Hattuşa arşivlerinden 31,590 adet,
8 dilde yazılmış kil tablet bulunmuştur. Bugün bile kütüphanelerimiz de bu
kadar çok dilde kitap bulmak zor olduğunun düşünürsek, Hititlerin ne kadar
gelişmiş bir uygarlık kurduklarını anlayabiliriz. Bu diller Akkadça dönemin diplomasi dili olarak kullanılmıştır
(bugünkü İngilizce gibi), Palaca, Luwice, Hatice, Sumerce, Hurice, Mitannice ve
Hititçe dir. Kitaplıklardaki belgeler,
bugün ki kitaplıklardaki sisteme benzer sistemlerle raflara dizilmiş ve
rafların baş tarafına, o rafta hangi belgelerin olduğunu gösteren bir tablet
asılmış.
Bizim gibi birçok bayramları olan
Hititlerin tam 18 tane bayramı var. En bilinen bayramları bugün bizim, bahar
veya nevroz bayramı olarak kutladığımız bayramdır. Bu tür bayramları, Sümerliler,
Asurlular, Babilliler, Hititler, Mısırlılar ve Eski Yunanlılar gibi birçok
toplum değişik adlar altında ve çeşitli mitolojik öyküler anlatarak
kutlamıştır. İlginç olan bu öykülerin birbirine çok benzemesidir. Bereket
tanrısının küsüp gitmesiyle kış gelir ve Bereket tanrısı, insanların çabası
sonucu geri döner, bahar geri gelir ve bitkiler canlanır.
Anadolu’da birçok gelenek
Hititler kadar uzanmaktadır. İçgüveylik, başlık parası, çeyiz götürme, söz kesme
ve nişanlılık gibi.
Bugünkü Anadolu kentlerinin adlarının kökenleri Hititlere ve öncesine uzanmaktadır.
Hititce
|
Yunanca
|
Türkçe
|
Malita
|
|
Malatya
|
İkovana
|
İkonyon
|
Konya
|
Apasa
|
|
Efes
|
Milavata
|
Milatos
|
Milet
|
Ankuva
|
Ancira-Angora
|
Ankara
|
Marqas
|
|
Maraş
|
Adaniya
|
|
Adana
|
Hititler paralarını gümüşten
yapıyorlardı. 12.5 gramlık gümüş çubuklar ya da halkalar 1 Şegel adını taşıyan
bir para birimiyle ifade ediliyor. 40 şegel yani
500 gram gümüş ağırlığındaki
kuruşların toplamı 1 Mina ediyor. Üst para birimi olan Mina'yı Hititler, Sümerlerden
almış. Latin dillerindeki money kelimesi büyük olasılıkla Mina da geliyor.
|
Hitit 12 Tanrısı |
Hititler'in dini,
farklı etnik kökenlere ait birçok öğenin bir araya gelmesi ile oluşmuş bir
kültür mozaiğine sahipti. Politik nedenlerle resmi devlet tanrılarına, devletin
sınırları içinde yaşayan çeşitli grup ve toplumların tanrılarını dahil ederek,
bir bakıma bu farklı toplumları, merkezi otoriteye bağlamayı amaçlıyorlardı.
Kendi tanımlarıyla, "bin tanrılı" olmaları, dinlerindeki
çeşitliliğin en iyi ifadelerinden biri. Çeşitli inançların birlikte kutsanmasının
getirdiği bu durum, imparatorluk olmanın getirdiği bir hoşgörü sayılabilir. Siu
(Işık tanrısı) Hitit metinlerinde, zamanla, “tanrı” anlamını ifade etmeye
başlıyor. “Işıldamak” kökünden gelen Siu; Latince “tanrı” anlamına gelen Deus,
Eski Yunanca Theos ve yine eski Yunan’da baş tanrı olarak bilinen Zeus
kelimelerinin Anadolu’daki öncülüdür. Hititler’de 12 tane baş tanrı var. 12
rakamı Sumer, Mısır, Eski Yunan, Roma ve daha bir çok medeniyette önemli bir
yer etmiştir. İsa’nın bile 12 tane havarisi vardır. Yılın 12 aya bölünmesi de
büyük olasılıkla buraya dayanmaktadır.
|
Kadeş Antlaşması |
M.Ö. 1275'de Hitit ve Mısır
arasında Asi Irmağı kıyısındaki Kadeş Kenti yakınlarında gerçekleşen Kadeş
Savaşı sonunda yapılan tarihin ilk barış
antlaşmasının bir kopyası bugün New York’daki BM binasının girişinde
sergilenmektedir.
Hitit Hukuku, zamanla tazminat
hukukuna dönmüş. Hititlerin tazminat hukukuna geçişleri, Roma hukukundan çok
daha eski bir atılım. Ne var ki tanıtılamamış. Bu nedenle Hukuk Fakültelerinde
sadece Roma Hukuku okutulmaktadır. ABD’nin Pittsburgh Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde, Hitit Hukuku dersi okutulmaktadır.
Hitit kentlerinde yaşlılar
meclisi var. Kent kralları ya da valileri bu meclisi bir çeşit danışma meclisi
gibi kullanarak karar alıyorlar. Başkent Hattuşa'da ise bir Soylular Meclisi
var. Bunun adı Panku. Panku, Hititçede "hepsi", "hep
birlikte" demek. Panku veliaht ataması; savaş açılması, yasa değişikliği
ve kral ailesinin yargılanmasında yetkiliydi. Bu danışma meclisini ilk
demokratik adım sayabiliriz. Avrupa da benzeri bir adım MS 1215’de İngiliz
soylularının Kral Yurtsuz John'a Magna Carta’yı imzalatmaları ile atılmıştır. İktidarın
sınırlandırılmasında ilk adım Magna Carta’dan 2700 yıl önce Anadolu’da atılmış görünüyor.
Dönemin bütün uygarlıkları arasında bu atılım Hititlere seçkin bir yer veriyor.
Günümüz için de inanılmaz bir başlangıç noktası oluşturuyor.
Hititler, kadın hakları konusunda
hiçbir Ortadoğu ülkesine benzemeyen bir yapıya sahiptiler. Hititlerde
kararların altında Kralın mührünün yanı sıra Kraliçenin mührünün basılması da
adetti. Bir erkeği öldürmenin cezası neyse kadını öldürmenin cezası da aynıydı.
Hititlerin, Anadolu’ya egemen olan anaerkil aile geleneğinden etkilenerek böyle
bir eşitliğe ulaştıkları sanılıyor. Hititlerde kadına tanınan haklar ve erkekle
eşitlik o dönemin Ortadoğu’sunda söz konusu değildi. Sanırım bu dönemin Ortadoğu’sunda
bile söz konusu değil.
M.Ö. 1200’lerde Deniz kavimleri
göçünün meydana geldiği tahmin ediliyor. Aynı dönemde Hititlerin tarihi düşmanı
Kaşkalar da deniz kavimleriyle bir olup Hititlere saldırdılar. Hititler,
ülkelerine yönelik bu büyük saldırıya karşı koyamayıp güneydoğu Anadolu’ya
Gaziantep, Maraş bölgesine çekildiler. Oralarda kent krallıkları kurdular. Bunlara
geç Hititler deniyor. M.Ö. 700 dolayında Asur kralı II.Sargon geç Hitit
devletlerini de yıkarak halkını kılıçtan geçirdi.
Hititler’in başkenti Hattuşa
(Çorum-Boğazköy), Birleşmiş Milletler Eğitim, Kültür ve Bilim Kuruluşu UNESCO
tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış ülkemizdeki 9 değerden
biridir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar statüsüne alınmıştır. Bugüne
kadar bulunmuş olan 31.519 adet çivi yazılı tablet halen İstanbul’daki Müzeler
(Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi), Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi ile Çorum ve Boğazkale Müzelerinde korunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder